Sıkça hatırlattığımız konulardan biri de Zonguldak’ta girişimci olan, olabilecek veya daha fazla istihdam odaklı çalışma yapabilecek kişi ve kurumların yalnız kalması.
Zonguldak’ın her köşesinde desteklenmesi, cesaret verilmesi,  siyasetçi ve bürokratlar tarafından da arkalarında durulması gereken insanların yalnız kaldığını çok gördük.
Bizim milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın ve bürokratlarımızın birinci önceliği geçmişten beri bu olmalıydı.
Öyle market, büfe, restoran açılışından bahsetmiyorum.
Güzel şeylerin olması için çaba göstermediğiniz yerde tepkisiz kalarak engel oluyorsunuzdur.
Bizimkilerin de yaptığı bu.
Mesele kurdele kesmek değil.
Daha fazla kurdele kesilecek iş-ekmek sahalarının oluşması için çaba göstermek.
Günümüzün sayın milletvekillerine, belediye başkanlarına ve bürokratlarına düşen en birinci görev de bu olmalıydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zonguldak programı listesinde Murat Uzun ve Fatih Furtun tarafından hayata geçirilen MFA maske fabrikasının açılışını görünce geldi bunlar aklıma.
O Murat Uzun ve Fatih Furtun bugünlere gelmek, o mükemmel fabrikayı yapabilmek, Kazakistan ve bazı Avrupa ülkelerinde ilave yatırımlara girebilmek için ne mücadelelerden geçtiler!
Hangi engellerle karşılaştılar!
Eski valimiz bile kendilerine Düzce – Gebze tarafını önermişti.
Yüreklerinde Zonguldak sevgisi olmasa başka şehirlerde çok daha hızlı hareket edebilirlerdi.
Hepimizin, şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken bir konu bu.
Ve girişimci, yatırımcı hala yalnız bu bölgede.
Geçmişten bu güne elbette destekler oldu ama yeterli olsaydı şehir bugün daha iyi yerde olurdu. Tablo onu gösteriyor!  Bürokrat engel!
Belediye başkanları çengel.
Milletvekillerimiz ise seyirci!
Bu kadar seyirci kalınmasa bugün her ilçede 15- 20 MFA olurdu!
Sizler de emeklerinizin karşılığında daha fazla dua alırdınız!


Sedat Peker Dizisi!
Sedat Peker’i zaten biliyorsunuz.
Anlatmaya gerek yok.
Devlet içinde sisteme dahil edilerek kullanılmış buna karşılık bazı alanlarda yol verilmiş ve son dönem çıkışı ile rahatsızlık yaratan bir isim olmuş.
Geçmişte kin ve nefret kusan söylemlerinden yararlanmaya çalışılması, seyirci kalınması ne kadar yanlış ise bugün onun söylemlerine umut bağlanarak demokrasi aranması da o kadar yanlış.
İç güçler.
Dış güçler.
Menfaat çatışması.
Hepimiz nedenlerini ve arka planda olanları merak ediyoruz.
Ülküsüne, ülkesine, Turancılık’a bu kadar bağlı olduğunu dile getiren Peker’in kişisel hesaplaşmanın çok ötesine geçmesinin gerçek nedenlerinin ne olduğu zamanla ortaya çıkar.
Acı olan, koca ülkemizin ‘mafya babası’ olarak tanınmış, bilinmiş ve kabul görmüş bir isim tarafından düşürüldüğü durum ve iktidarla meselesi olan pek çok kişinin medet umar duruma gelmesi.
Çünkü doğrular, itiraflar ve yanlışlar çorba olmuş durumda.
Ne olduğunu yakında göreceğiz.
Dünyanın en iyi film şirketleri bu dönemin bir filmini yapacaktır.
Aslolan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

Atatürk ile savaş!
Mustafa Kemal Atatürk’ü kimse sevmek zorunda değil.
Türkiye’nin putlaştırılmış bir Atatürk’e de ihtiyacı yok.
Ancak bu ülkede nefes alan herkesin bilmesi gereken bir durum varsa da Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmasa, o büyük kurtuluş mücadelesine inananlar olmasa bugün çok parçalı bir sömürge ülkesiydik.
Bu ülkede cahillik, yoksulluk, yobazlık, hırsızlık, ahlak erozyonu gibi pek çok savaşılacak konu varken, alıştıra alıştıra da olsa dönüp dolaşıp Atatürk ile hesaplaşmaya, tüm izlerini yok etmeye çalışmak bu vatana ihanet olur.
Kimse Atatürk’ü sevmek zorunda değil ama eleştiri - dua adı altında yapılan her bilinçli saldırı bu vatana ihanet olur.

Nefret dili!
Daha önceleri de yazdık.
Bu şehirde çok büyük işler yapılmış - yapılacak olsa da sevgi – hoşgörü dili ve empati yeteneği yoksa bir çuval inciri yok edersiniz.
Bizim siyasetçilerimiz bu güne kadar kin ve öfkelerine çabuk yenildiler.
Bu halk hizmete susamış.
Bu halk her hizmetin karşılığını verir.
Bu şehri her anlamda barıştırabilen siyasetçiler kim ise onlar kalıcı olur.
Zonguldak siyasetinde egemen olan nefret dili kısa sürede alkış getirebilir ama uzun vadeli bakıldığında insanı sandığa gömer.
Öyle bir gömer ki ne kadar çırpınsanız da bir daha çıkamazsınız.
Biz bunları samimiyetle yazıyoruz.
Hoşunuza gidecek şeyler yazarak yaranmaya çalışacağımıza doğruları söyleyip hem şehre hem sizlere iyilik etmiş olalım.
Ama pek çoğunuz bizim bu niyet, eleştiri ve çabamızı anlayamayacak kadar kot kafalısınız.