Temmuz ayının sonuna da geliyoruz, zaman akıp geçiyor,

Bir kısım ( esasında büyük bir kısım ) ekonomik sorunlarla cebelleşerek hayatını ikame ettirirken,

Bir kısım da servetine servet katarak lüks – şatafatlı hayatını yaşamaya devam ediyor.

Arada çok ciddi farklar olan insan grupları oluşmaya başladı,

Ekonomik olarak diyorum aman farklı anlaşılmasın.

Çok ama çok fark var, makas ciddi bir şekilde açıldı,

Tabanla tavan arasında aklın – hayalin alamayacağı kadar farklılıklar var.

Zor zamanlarla geçiyor hayat, en azından bizim gibiler için,

Her gün, her saat ve hatta her dakika fazlasıyla mücadele etmek gerekiyor.

*

Geçen gün 15 yaşında bir genç kardeşim diyor ki “ çok şükür peynir yiyoruz ama ben bu sene daha bir tane bile kayısı yiyemedim “, “ acındırmıyorum durumu yanlış anlaşılmasın “ diye de ekliyor,

Demek istiyor ki genç kardeşim, bir şeyi elde ederken başka şeylerden feragat etmemiz gerekiyor ve inanın bahsettiği şeyler de atla deve değil,

Çok zor zamanlarda geçiyoruz hem de babalar gibi çok zor,

En büyük hayallerinden biri, 1 + 1 bile olsa kendi evini alma hayali olup hayalinden vazgeçen,

Ömrü hayatı boyunca hep mücadele eden – imkânsızlık deryasından akıntıya karşı kürek çekmeye çalışan insanlardan sadece biri olarak bu satırları yazıyorum sizlere.

2022 yılındayız; uzay çağı, teknoloji çağı falan diyoruz – diyorlar!

Ama benim aklıma hep geçmiş geliyor;

Evet, buram buram imkânsızlıklar – yaralar – acılar eyvallah, çok da güzeldi her şey; en azından bugünden daha güzel ve anlamlıydı…

Hatırlıyorum ilkokul yıllarında öğretmenlerimizin dağıttığı Kızılay yardım zarflarına az para koyduk diye o çocuk yaşımızda utanırdık,

Bugün oluk oluk soyanlar, devlet malını götürenler, haksızlık deryasında yüzenler, onun bunun hakkını sömürenler gram utanmıyor.

Biz koşturmaktan yırtılan çorabımızı utancımızdan saklamaya çalışırken,

Göz göre göre soyuyorlar…

Çok değil daha 2-3 sene düğünlerde arkadaşlarımıza gram altın takarken utanırdık,

Bugün gram altın takabileni davulla zurnayla karşılayacak duruma geldik.

Diyorum ya kötü zamanlardan geçiyoruz.

**

Bir de taklacılar, yalakalar, kendi fikrini – vicdanını – karakterini satanlar var,

Oralara da girip daha da canınızı sıkmak istemiyorum,

Ben sevemedim bu uzay çağını – teknoloji çağını;

Tamam, kolaylıkları falan çok ama çoğu değerimizi kaybettik,

Dostluk, arkadaşlık, birlik – beraberlik, hak - hukuk, insanlık, vefa – vicdan – sağduyu,

Yerlerini çıkar, menfaat, kabarık cüzdanlar, yalandan sözler, sahte gülüşler, tutulmayan yeminler ve daha niceleri geldi.

Kaybediyoruz, her geçen saniye bir yerlerde kayıplar veriyoruz,

Yalan yok umudumuz da can çekişiyor,

Ayakta durmak için var gücümüzle direniyoruz ama ne yazık ki deyip cümleme devam etmeye utanıyorum,

Tıp ki yırtık çorabımı çocukken sakladığım da utandığım gibi!

Karamsarlık kokuyor bugün satırlarımda kömür karası memleketimde biliyorum farkındayım,

Zor, çok zor ve daha da zor olacak gibi görünüyor…

Ben bu satıları yazarken ve siz bu satırları okuduğunuz sırada bile götürüyorlar,

Biz uyuyoruz ya onlar uyurken de götürüyorlar,

Ha ha ha,

Sinir bozucu ama gerçekler bunlar,

Siz rüyanızda iken bile yolsuzlukların kralı yapılıyor.

Verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür diliyorum,

Sevgi ve Saygılarımla…