Zonguldak, pandemi döneminde bile yoğun trafik curcunası içinde.
Caddelerden geçerken düşündüğümüz şey şu;
“Bu şehrin gerçekten sahibi yok”
Zonguldak Belediye Başkanı Dr. Ömer Selim Alan göreve gelir gelmez babaları söktü.
Kaldırım işgallerini tatlı dille halletmeye çalıştı.
Asfalt, sahil projesi ve diğer bazı çalışmaların güzel yanlarını görmek için sabırsızlanıyoruz.
Kimse kusura bakmasın çoğu manzara bize; “Değişen ne oldu? “sorusunu sorduruyor.
Caddeler işgal altında.
Trafik aynı çıkmazda.
Sokakların bir ruhu ve disiplini yok.
Bu olay hepimizin sorunu.
Zonguldak İl Emniyet Müdürümüz Ahmet Metin Turanlı’nın da kulaklarını çınlatalım.
Ne oldu ağaç boyayan kent sevdalısı polis memurlarımız.
Ne oldu beceriksiz Belediye Başkanımız Muharrem Akdemir’i devre dışı bırakarak belediyecilik yapan, halkın işini kolaylaştıran Emniyet Müdürümüz?
Ne oldu trafiği rahatlatmak için yönetime el koyan anlayış?
Ne oldu şantiye işçisi gibi görev yaptırılan memur kardeşlerimiz?
Bunları yapmaya devam etsin demiyoruz.
Ama şu caddelerin haline bakınca, insanların soluk benizlerine bakınca, kaldırımların, yolların kuralsızlığına bakınca değişen ne diye soruyoruz?
Bu kadar zor olmamalı.
Oysaki şu şehrin insanlarına enerji verecek, biraz olsun tebessüm ettirecek işler o kadar zor olmamalıydı.
Yapılan güzel çalışmaları alkışlıyoruz.
Ama iktidarın gücü bu kadarcık olmamalıydı Selim Başkan.
Şahsi düşüncem bu şehrin insanlarının fikrine önem ver.
Fen İşleri’nden, Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne, Kültür Müdürlüğü’nden Zonguldak Kömürspor’a bırakalım halk konuşsun.
Önyargısız, nefretsiz, ötekileştirmeden, küçük görmeden şu insanları bir dinleyin lütfen.


“Beyni p…venk!” 
Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun üniversiteler için "Fuhuş evleri” benzetmesine tepkiler geliyor.
En sert tepkilerden biri
Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Sözen’den geldi. 
Sözen; “Ebubekir Sofuoğlu denen pisliğin üniversiteleri fuhuş yuvası olarak ifade etmesini şiddetle kınıyorum. Elinde çekiç olan herkesi çivi gibi görürmüş. Beyni p…venk olan da gördüğü her kadını fahişe sanıyor galiba. Bu tiplerle aynı ünvanlı taşımaktan utanıyorum” demiş.
Ebubekir Sofuoğlu’na Cumhurbaşkanlığı’ndan da tepki geldi.
Ne diyelim şimdi.
Böyle düşünen tek akademisyen Ebubekir Sofuoğlu değil ki.
Ve Ebubekir Sofuoğlu’nu bu sözlerle destekleyen sahip çıkan binlerce insanın neden böyle düşündüğüne, nasıl bu hale gelebildiklerine de bakmak lazım.
Yazık şu ülkeye.
Bu ülke enerjisini kimler için harcıyor!

Önce devlet!
Ülkemiz üzerindeki politik tartışmaların çoğu gerçekten çok acı.
TBMM’deki tartışmaların nezaketten, saygıdan, ortak akıldan yoksun halleri hepimize; “Bizleri kimler yönetiyor?” diye düşünmeye zorluyor.
Asıl olan devlettir.
Partiler değişebilir.
Kişiler değişebilir.
Ama asıl olan devlet ve bu ülkenin dört bir tarafında farklı düşünen, farklı yaşayan ve kucaklaşabilen, ekmeğini bölüşebilen insanlarıdır.
Politik hamleleri yaparken ülkenin çok daha güçlü adımlar atabilmesi için yapılan her çalışmaya bir kulp bulma alışkanlığı bir muhalefet ölçüsü olmamalı.
Söz konusu ülke, söz konusu Türkiye ise yapılan iyi çalışmaları tüm partilerin destekleyebilmesi gerekiyor.