Uykuya dalmışım oğlumun yanında.
“Şehit varmış” telefonuyla uyandırıldım.
Bizim öğrenci kardeşimiz Kağan aramış.
Sonrasında yazmış.
İsmi görünce; 
“Eyvah” dedim.
“Bu bizim Ramazan”
Ramazan Temek Kozlu’da oturduğumuz apartmanın görevlisiydi.
Sessiz.
Sakin.
Her daim gülen adam.
Garibandı Ramazan.
Köyde bin bir zahmet ile yaptıkları ama kapı penceresini taktıramadıkları binası üzerine konuşmuştuk.
Uzman Çavuşluk sınavına gidişi, dönüşü ve çok daha fazlası.
Dedim ki; “Emin misin başka bir şeye mi baksak”
Dedi ki; “Ben askerliği seviyorum”
Sonra gitti.
Uğurladık. Zaman zaman sosyal medya hesabı üzerinden yazıştık.
Hatta bir defasında yeni doğan çocuğu ile vedalaşarak gittiği harekat öncesi haberini yapmıştık Ramazan’ın.
Yine bir başka sefer çok sayıda şehit verdiğimiz gecede saldırının detayları hakkında en net bilgiyi ondan almıştık.
Son anda kurtulabildiklerini anlatmıştı.
Ne zaman bir sınır ötesi operasyon olsa Ramazan aklımıza gelirdi.
Ramazan’ın tayini Haziran ayında Trakya bölgesine çıkmıştı.
Ancak gönüllü olarak Suriye hattında kaldığını öğrendik.
Ramazan’ın çatışmada değil intihar sonucu yaşamını kaybettiği belirtildi.
Muhtemel o ki soruşturma devam ediyor.
Yakınından kiminle konuşsam; “Ramazan intihar edecek biri değil” yanıtını duyuyoruz.
Ne oldu ne oldu da bizim hayat dolu, mütevazi ve güler yüzlü kardeşimiz böyle bir duruma geldi?
Mekanın cennet olsun kardeşim.
Ülkemizin başı sağ olsun.
Allah, sevgili eşine - yavruna sağlık ve güzel bir ömür, dostlarına sabır versin.

Atatürk ve Porsuk!
Bizim şehir tiyatro gibi.
Valilik duvarında Atatürk’ün fotoğrafı ve Atatürk’ün gençliğe hitabesi yer alıyordu.
O hitabe gitti.
Yerine eş yaşlılar arasında yer alan Gümeli’deki Porsuk Ağacı’nın figürü konuldu.
Üstte Atatürk.
Altta “Zonguldak Porsuğu”
Kaç defa dedik,
Yazdık.
Bu iş yanlış.
Ne arasında bir bağ var ne porsuk ağacı figürüne bir açıklama.
Oradan indirilen hitabenin yazılı olduğu levhanın görevini tamamlamış, ömrünü yitirmiş olmasından ötürü imha edilmesi gerekirdi.
Bizimkiler saklamışlar.
“Bir gün bir yere lazım olur” diye sanırım.
Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz bu hitabenin akıbetini sormuş önergeyle.
Demişler ki resmi cevaplarda; “Şöyle korunuyor. Böyle korunuyor”
Peki nerede çıkmış o kitabenin bir kısmının yazlığı olduğu tabela.
Valilik girişinde bulunan mazgalın üzerinde.
Hadi bu tabelayı parçalayıp imha etmeyen zeka bunu bilmiyor.
Peki o soru önergesi geldiğinde kim dedi; “Şöyle korunuyor. Böyle değerlendirilecek” diye.
Bu ülkenin ve bu kentin bunca derdi varken ulusal mesele haline gelen olaya bir bakar mısınız?
Yavuzyılmaz bunu soru önergesi haline getirmiş.
Siz uyanıp; “Arkadaşlar bizim şu tabelayı bir bulalım” dememişsiniz.
Belli ki Vali Mustafa Tutulmaz da fena kandırılmış.
Acaba sabotaj mı var?
Yavuzyılmaz siyasetçi.
Böyle malzeme verirseniz kimine göre şovunu kimine göre görevini yapar.
Ancak Zonguldak’ın adının bu şekilde anılmasına gerek yoktu.
Buradan, Atatürk üzerinden politik bir kasıt beklemek de pek doğru olmaz.
Tutulmaz’dan bir Atatürk düşmanlığı çıkaramazsınız.
Olay basına bu şekilde yansıdığı için toplumun politize olması kaçınılmaz.
Atatürk olsa meseleyi bu kadar büyütmezdi.
Gülüp geçerdi.
Sonuç olarak Zonguldak Valiliği’nin ön cephesi kentin en iyi reklam panolarından biri olmasına rağmen saçma sapan bir durumda.
Oraya Cumhuriyet'in ilk kenti olan Zonguldak yakışan bir dizayn şart.
Kentin her noktasında imaj sorunlarına bu vesileyle et atmak lazım. 

Su şikayetleri!
Zonguldak merkez mahallelerden çok sayıda su kesintisi şikayeti geliyor.
Uzun süreli olanlar can sıkıyor.
Yol ve kanal çalışmalarına bağlı olarak yaşandığını düşünüyoruz.
Bu konuda vatandaşa aydınlatıcı bilgi vermek kurumsal sorumluluğun bir parçası olmalı.
Yine vatandaşın isyan ettiği bir durum.
Her yağmur sonrası bazı noktalarda sular çamurlu akıyor.
Nasıl oluyor bu?
İçme suyunun rengi bu kadar çabuk nasıl siyah oluyor?
Zonguldak Belediyesi vatandaşı bilgilendirsin. İnsanlar bir açıklama ve özür bekliyor!