Secaattin Gonca Belediye Başkanı seçildiğinde yazmıştım.
O gün dediğim şeyi tekrar tekrar söylüyorum.
Ankara yönünden gelişlerde görünecek şekilde Yeniçağa yol ayrımına dev bir totem dikelim.
Güzel bir görsel tasarımla diyelim ki ‘sabah kahvaltıya, akşam balığa bekliyoruz.’
Zonguldak, her ne kadar Ankara yönünden gelecekleri karşılayacak alanları yeterince yaratamamış olsa da bir yerden başlamak iyidir.
*
Bu şehrin eksikleri de fazlalıkları da farkındalık yaratmak için yeterli.
Farklılıklar bugün en önemli turizm değeri.
Biz istersek merdiveni bile turizm unsuru olarak pazarlarız.
*
Yıllardır sadece konuştuk.
Böylesi fikirleri değerlendirecek belediye başkanlarına, kültür müdürlerine, milletvekillerine ve bürokratlara sahip olamadık.
*
Bunu neden yazdım?
ZONSİAD’ın radyocuları Zonguldak’ta gezdirdiği etkinlik, tanıtım için harikaydı.
Bir iki radyocunun güzelliklerin yanında şehre yakışmayan pisliği ifşa etmesi bence yerindeydi.
Çünkü biz akıllanmıyoruz!
Şehre sahip çıkmıyoruz.
O radyoculara kızmıyorum.
Aksine teşekkür ederim.
*
Tam bu konuyu konuşurken Fener’de bazı restoranların bahçede alkol servisi yaptığı için 10 gün kapandığını gördük.
Harika haber!
Ülkeyi kurtardık.
Zonguldak’ı kurtardık!
*
Polis veya dernekler müdürlüğü kuralları uygulayabilir.
Ancak bizler tüm sahillerde rahatlıkla alkol tüketildiğini bildiğimiz halde ruhsatlı işletmelerde bahçede alkol verdiği için kestirmeden kapatmayı tercih ediyorsak bizden bir cacık olmaz!
*
Mesele eksiği olan tesisleri belgelendirmek olmalı.
Sorunu çözmek olmalı.
Biz yıllardır her şikâyet olduğunda kapatmanın yolunu arıyoruz.
Kanun öyle emrediyor.
Pek çok yerde uygulanmayan kanun buralarda uygulanıyor.
*
Mesele şu ki üç aylık sıkı bir kampanya ile Ankara’dan Zonguldak’a sadece hafta sonları yüzlerce insanı getirmek mümkün.
Filyos - Ereğli hattında her ne kadar eksiklerimiz olsa da farklılıkları insanlara göstermek mümkün.
Ama bunu sadece kahvaltı satarak değil, balık lokantalarını adam ederek, diğer esnafa destek vererek, tur firmalarına kolaylık sağlayarak, otelcilerle konuşarak yapabiliriz.
*
Bizler, “insanlar bu şehre gelsin ama rakı- balık yapmasınlar” dersek Bodrum ve Antalya başta olmak üzere tüm turizm noktalarını kapatmak gerekir.
*
İçene de içmeyene de saygı duymak lazım.
Mesele, oturduğun gibi kalkabilmekte.
*
Yoksa;
Balık yemeyen Zonguldak’a gelmez.
Zonguldak’a gelmeyen baston almaz.
Baston almayan manda yoğurdunun tadına bakmaz.
Manda yoğurdu görmeyen denize gelmez.
Denize gelmeyen kamp yapmaz.
Kamp yapmayan müzeye gelmez.
Müzeye gelmeyen seni bilmez.
Seni bilmeyen Gümeli’ye çıkmaz.
Gümeli’ye çıkmayan tünelden geçmez.
Tünelden geçmeyen yolunu bilmez.
Yolunu bilmeyen Filyos’u teğet geçip Çakraz’a çakılır.
Bu kafayla armut pişmez ağzımıza düşmez!
Eyyy benim güzel memleketim söyle bana niye akıllanmazsın?


Şehrin sahibi kim?
Denilir ki; “Zonguldak’ın sahibi yok”
Var kardeşim.
Zonguldak’ın sahibi bizleriz.
Sizlersiniz.
İyi niyet ve samimiyetle çalışan herkes.
Her şeyi devletten beklemenin anlamı yok.
Sen önce yeterince sahip çık sonra mızmızlan!


Nefret iklimi!
Siyasetten STK’lara.
Bürokrasiden medyaya.
Hemen hemen tüm kesimler, nefret ikliminden beslenmeye çalışır hale gelmiş.
İyi ki bu ülkede hala vicdanlı insanlar var.
İyi ki bu ülkede hala duyguları ile mantığını karıştırmadan çalışan, üreten insanlar var.
İyi ki bu ülkede hala liyakatın önemine inanan ve ona göre değer veren, değer bilen insanlar var.
Ülkenin her yerinde yeşeren nefret iklimi, nefret ekonomisine dönmüş durumda.
Nefret, suç olmaktan çıkmış gelir kapısı olmuş!
Zonguldak’ın samimi ve güzel insanlarına selam olsun.