Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer’in kadro operasyonu devam ediyor.
Özölçer’in ikinci atadığı rektör yardımcısı Tıp Fakültesi Hastanesi’nin eski başhekimiz Prof. Dr. Bekir Hakan Bakkal oldu.
BEÜ Tıp Fakültesi Hastanesi çok önemli ve kronikleşmiş sorunları azaltmak için geç bile kalınmış durumdaydı.
Doç. Dr. Özcan Pişkin’in ve ekibinin göreve başlamasıyla birlikte hastanede yeni bir sinerji fazlasıyla hissediliyordu. 
Rektör Özölçer’in başhekimi değiştirip değiştirmeyeceği ise merak ediliyordu.
Değişikliğe gitmesi yükselen sinerjinin hızını kesmek olurdu ki Özölçer de zaten böyle bir değişime gitmedi.
Yakında BEÜ Tıp Fakültesi hastanesinde bazı değişimleri, pozitif adımları daha fazla göreceğiz.
Rektör Özölçer’in ilgisi, Bakkal’ın deneyimi, Pişkin ve yardımcılarının çabası heyecanı pekiştirecektir.
Ancak temel sorunlar ekonomiyle ilgili.
Taşeron işçilerin kadroya geçmesinden kaynaklı maliyet yükü.
Rektör atamakla da bu işler çözülmüyor.
Burada bazı pozitif ayrıcılıkların yapılması için Ankara’nın destek olması şart.
Çok değerli hocalarımız var.
Daha fazla kayıp vermemeliyiz.
Daha fazla hasta, daha iyi ve güven odaklı tedaviler ile hastaneye bakış açısını değiştirmek zorundayız.
Bir kez daha başarılar diliyoruz.

Fırsatlar şehri ve konutlaşma rezaleti!
Zonguldak aslında çok güzel fırsatlar sunuyor.
Yüzüne bakmadığımız defne yaprağının artan dolar ile birlikte ne kadar değerli hale geldiğinden yola çıkarsak şehirdeki tüm üretim dinamiklerine doğru ve kalıcı organize etmek için daha fazla kafa yormalıyız.
Ve gördüğümüz her yerde yapılaşma hastalığına neşter vurmak zorundayız.
Bunun için mutlak bir kanun çıkmalı.
Özellikle bölgemizde toprağın – suyun- doğanın bu kadar değerli olduğunu düşünürsek konut alanları alanlarını sınırlandırılmalı!

Şairler masasının garsonu!
Mutlaka okuyanlarımız vardır.
Hayatın yorucu, insanlığın acımasızlığına inat tebessüm ettiren, gönülleri okşayan bu anlatıyı.
Şairlerin bir araya geldiği masaya garson olursan siparişlerin de böyle olur...
Garson : Efendim,sizleri burada görmek büyük mutluluk!
Cemal Süreya : Kim istemez ki mutlu olmayı?
Ama mutsuzluğa da var mısın?
Garson : Anlamadım efendim?
Can Yücel : Geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma;gittiğin kadar değil, hak ettiğin kadar unutulursun…
Garson : Anlıyorum efendim…Neyse, ne alırdınız?
Nilgün Marmara : Sen ne getirdin bana çocukluğundan?
Garson : Çocukluğumdan mı? Siz ne isterseniz mutfaktan onu getireceğim işte.
Edip Cansever : Bu aralar ellerim hep üşür benim. Doktor ‘kansızlık’ der, ben ‘sensizlik’ derim.
Nilgün Marmara : Üşümüşüm, düşlerimin üzeri açıktı.
Garson : Ekrem klimayı aç oradan, çattık ya!
Tomris Uyar : Bazen sensiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur.
Garson : Estağfurullah efendim, ne kırılması,bugün kötü bir gün sanırım benim için.
Yaşar Kemal : Gülümse karamsarları şaşırt, gülümse güller açsın yüzünde, gülümsemenle yayılsın ışık, dünyayı ısıtmasan da güneş gibi çevreni ısıt.
Garson : Ekrem klimayı kapat, gülümsüyorum.