Araştırma ve yazı Ekrem Murat Zaman
MUHİDDİN PAŞA - AHMET NUSRET BEY  ve ALEMDAR KURTARMA GEMİSİ
KURTULUŞ SAVAŞINDA KASTAMONU VE BOLU HAVALİSİ KOMUTANI MUHİDDİN AKYÜZ (1870-1940); 1870 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. 1888 yılında Harp Okulu'nu bitirdi. 1888 yılında Harp Okulu'nda öğretmen yardımcılığı görevine getirildi. 1897'deki Türk-Yunan Harbi'ne de katıldıktan sonra tekrar Harp Okulu'nda öğretmenliğe döndü. Bu arada Harp Okulunda Mustafa Kemal’in de Fransızca ve Askeri Tarih ve Askeri Coğrafya dersi öğretmeni olmuştu.
Öğrencilere padişah II. Abdülhamid aleyhinde görüşler aşıladığı gerekçesiyle 1905 yılında rütbesi geri alındı ve önce Fizan'a, ardından Diyarbakır'a ve Erzurum'a sürüldü.

1908'de II. Meşrutiyet'in ilanı ile gelen af dolayısıyla rütbelerini geri aldı ve önce Deniz Mektebi'ne müdür oldu, sonra Harbiye Bakanlığı Piyade Dairesi 1. Şube Müdürlüğü'ne atandı. 1909'da Mahmut Şevket Paşa’nın yaveri oldu, aynı yıl Beyoğlu mutasarrıflığına atandı.
Muhiddin Bey Beyoğlu mutasarrıflığı yaptığı dönemde İttihat ve Terakki üyesi Fuat BALKAN beyi bir spor kulübü kurmaya teşvik etmişti.
Muhiddin Bey, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı'na katıldı. 1912'de albay, 1916'da Mirliva (Tümgeneral) oldu. I. Dünya Savaşı sırasında Aralık 1916-Şubat 1919’da Hicaz Kolordu Komutanı olarak görev yaptı. Savaşın sonunda İngilizler tarafından tutsak edilip Mısır'daki esir karargahına götürüldü.
Muhiddin Bey, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı'na katıldı. 1912'de albay, 1916'da Mirliva (Tümgeneral) oldu. I. Dünya Savaşı sırasında Aralık 1916-Şubat 1919’da Hicaz Kolordu Komutanı olarak görev yaptı. Savaşın sonunda İngilizler tarafından tutsak edilip Mısır'daki esir karargahına götürüldü.
9 Eylül 1920'de esaretten döndü ve milli mücadeleye katılmak üzere Ankara'ya geçti.
Kurtuluş Savaşı'nda Kasım 1921'e kadar Kastamonu ve Bolu havalisi komutanı olarak rol aldı.
Değerli bir kumandan ve kurnaz bir diplomat olan Muhiddin Paşa dört tümen yetkisiyle Kastamonu ve Bolu havalisi kumandanlığına tayin edildiği sıralarda meydana gelen Alemdar olayını, başından sonuna kadar idare etmiş ve bu değerli asker sayesinde Ankara hükümeti büyük bir itibar sağlamıştır.
Alemdar Gemisinin kahraman mürettebatı Fransızları esir alınca Muhiddin Paşa Fransızların ciddi bir harekete geçeceği anlayıp akıllı bir siyaset izledi. Muhiddin Paşa bu hadisede Dahiliye, Hariciye, Müdafaa-i Milliye makamları arasında yazışma trafiği oluşturarak bir oyalama taktiğine gitti.
Ayrıca Ereğli ve Zonguldak makamları gelişmeler karşısında telaşa düşmüşlerse de 
Muhiddin Paşanın sarsılmaz iradesinden cesaret aldılar. Muhiddin Paşa kesin sonuca varmak için Ankara ile haberleşmelerde bulunup Zonguldak mutasarrıfı Nusret Bey’e Fransızları oyalaması gerektiğini bildirdi.
Ankara'dan cevap alıncaya kadar Zonguldak Mutasarrıfı Nusret Bey Muhiddin Paşa'dan aldığı direktiflerle cesaretli bir tavır gösterip bölgedeki Fransızları oyaladı. Böylece hem milli menfaatimizi ve hem de halkın can ve mal güvenliğini korudu.
Muhiddin Paşa Zonguldak'ta bulunan sivil Fransızları gizlice milli kuvvetlerin kontrolüne aldırarak her ihtimale karşı elde rehin tuttu.
Ahmet Nusret (DOĞRUER): (1881 TESELYA-1967), Mülkiye Müfettişi iken 1920'de Ankara Hükümeti emrine girdi. Eylül 1920'de Zonguldak Mutasarrıflığına atanan ve iyi derecede Fransızca bilen Ahmet Nusret Bey bu görevi; 3 Eylül 1920- 23 Haziran 1921 tarihleri arasında başarı ile yürütmüş Alemdar Destanının başarı ile sonuçlanmasında Muhiddin Paşa'ya büyük destek vermiştir.
Ereğli limanına demirleyen Alemdar gemisi, 2 Şubat Çarşamba günü (kimi kaynaklara göre 17 Şubat 1921, Zonguldak Mutasarrıfı Nusret Bey ile Fransız Amiral Dumesnil arasında, imzalanan üç maddelik anlaşma ile kurtarılır. Bu anlaşmaya göre: Fransız esirler iade edilecektir. Bunun karşılığında karasularımızdaki (10 mil) Türk bayraklı gemilere dokunulmayacaktır. Alemdar ise (hareket etmeyerek) Ereğli'de kalacaktır. İki taraf arasındaki bu yakınlaşma Ankara Antlaşmasıyla (20 Ekim 1921) son buldu.
Nihayet Ereğli ve civarını bombardıman edeceğini bildirmiş olan Fransızlar zorunlu olarak Türk hükümetinin koşullarını kabullenmek zorunda kaldılar. 
Bu durum müttefikler arasında güçlü bir devlet olan Fransa'nın Ankara hükümetinin varlığını ve gücünü kabul etmesi anlamına geliyordu. Böylece İtilaf devletleri içinde Ankara hükümetinin ilk anlaşma yaptığı devlet Fransa oldu. Bu antlaşma daha sonra Ankara Antlaşmasına yol açar, Mudanya ve Lozan’a destek sağlar.

Editör: TE Bilişim