"Sene 24 ocak 1955 saat 22:00 sıralarında komşuda misafirlikte bulunan Gelik 2.Ocak mühendisini EKİ santrali acilen arar ve ocakta bir patlama olduğunu, ocaktan gelen haberlerin iyi olmadığını, acele iş yerine gelmesini bildirir. Olayın geniş anlatımını yapmayacağım, anılan tarih ve saatte meydana gelen patlamada 55 madenci şehit olmuştur. Ölenlerin çoğunluğunun Bartın Kozcağız’ın bir köyünden olduğu ve daha sonra bu köyün adının Ellibaş olarak değiştirildiğini söylerler ama bunu henüz teyit edemedim. Kaza sonrası yapılan denetim, soruşturma ve kaza kanaat raporlarında; “EKİ Gelik Ocağı +20/+50 arası çalışan sulu damarında meydana gelen ve 55 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayda ,ocak havalandırmasının yetersiz olduğu, emniyet nezaretçisinin gaz kontrolü yaptığını anacak nezaretçinin elindeki emniyet lambasını tavana eğik olarak astığını ve lamba alevinin camı ısıtması ve tavanda biriken metan gazının patlaması sonucu bu olayın gerçekleşmiş olabileceğini” diye kaza kanaat raporu tutulmuştur. Raporun doğru veya yanlış olmasını tartışmanın bir anlamı yok artık, ama benim anlatmak istediğim bunlar değil, olay günahıyla, sevabıyla tarihteki dramatik yerini almıştır, ölenlere rahmet diliyorum.

Yıllar sonra özel bir firmanın, olayın geçtiği bölgeyi rödevans usulü işletmeye alması ve benim de bu firmada çalışmam nedeniyle bambaşka bir dramla yüz yüze geldik. Patlamanın olduğu bölgeye yakın yerlerde çalışan işçilerimiz; bir gün yanmış kazma-kürek, bir gün sivriç ve çizme parçaları gibi malzemelerle gelince benim dikkatimi çekti ve o bölgede ne bulunursa bana getirilmesini söyledim, çalışanlarda sağ olsun beni kırmadılar ve ellerine ne geçtiyse getirdiler, kazma,kürek,tonluk vagon, sivriç, koşum takımları, balta vs. Bunlara ilave olarak parçalanmış bir emniyet lambası ki şu anda Maden Müzesinde sergilenmektedir. O gün parçalanmış emniyet lambasını getirdiklerinde tam olarak yerini görmek için lambanın bulunduğu yere gittim. Olay yerinde patlama ve yangının izlerini sanki bu gün olmuş gibi görebiliyorsunuz, daha dramatik boyutu da; patlama sonrası oluşan yangında yanan kömür ve canlar öyle bir görüntü bırakmışlar ki inanın bu yazı okunsun diye işi dramatize etmek istemiyorum ama olay o kadar kötü gelişmiş ki yanan insanların cenazeleri alındıktan sonra kömür bir süre daha yanmış ve hem koklaşmış, hem de gök kuşağı gibi renkler almışlar, ellerimle topladığım bu yedi renken oluşan kömürlere “mavi kömür” demedeki amaç öbek öbek yanan kömürlerdeki mavi rengin ağırlıkta olması bir de; Bosna Hersek’te yaşanan vahşette kaybolan insanların toplu mezarları mavi kelebekler sayesinde bulunduğunu duymuştum. Resimlerde de görüleceği üzere; mavi kelebekler yanan canlarla birlikte yanmış olmalılar ki mavi renk daha baskın, bu yüzden ben de “Mavi Kömürün kelebekleri” dedim. Sağlıklı kalınız."

Mehmet Çelik-Maden Mühendisi-2020

Zonguldak Nostalji

Editör: TE Bilişim