Aratoğlu, “120 MW gücünde kurulan Işıkveren Santrali aynı zamanda enterkonnekte sistemin kurulmasını da sağladı” dedi.

Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda uzun yıllar harita mühendisi olarak görev yapan ve son olarak yürüttüğü Harita ve Tasman Şube Müdürlüğünden emekli olan Tuna Aratoğlu, Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfının düzenlediği ‘Kent Söyleşileri’nin nisan ayı konuğu oldu. TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nda düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü Tarihçi Ekrem Murat Zaman yaptı. Aratoğlu ilgiyle izlenen söyleşide hatıralarının yanı sıra, mükellefiyet yılları, EKİ parası, Çatalağzı “A” Santralinin yapılış öyküsü, Zonguldak Maden Teknik Okulunun İstanbul’a nakli gibi konulara değindi. Yaklaşık 2 saat süren söyleşi tam bir Zonguldak Kömür Havzası Tarihi dersi gibi geçti. Söyleşiye ZOKEV Yönetim Kurulu Başkanı Kürşat Coşgun, GMİS eski Genel Başkanı ve İl Genel Meclisi Üyesi Ramis Muslu ve ZOKEV üyelerinin yanı sıra havza tarihine meraklı bir kalabalık katıldı.

ZAMAN: “ARATOĞLU HOCAMDIR”

Tarihçi Yazar Ekrem Murat Zaman yaptığı açılış konuşmasında Tuna Aratoğlu ile aynı yerde 20 yıl önce de benzer konularla ilgili kent söyleşileri yaptıklarını ve Aratoğlu’nun aynı zamanda hocası olduğunu belirtti. Zaman “Cumhuriyetin kurucu kadroları denizyolu ile dışarı giden kömürün demiryolu ile iç hatlara taşıyarak ülkenin başlattığı sanayi hamlesinin altyapısını oluşturmak istiyordu. Bunun için demiryolu kenarındaki 13 haneli Aktaş köyünün bulunduğu yere Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın temeli atıldı. Dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan Norveç- Danimarka firmasının yaptığı demiryolunun kenarına Filyos Ateş Tuğla Fabrikası yapıldı. Ülkenin sanayileşme adımları birer birer atılarak muasır medeniyetler seviyesine ulaşılmak istendi” dedi. Zaman tarihi bilgilerin bilim ve sanat ile buluşmasıyla kent kültürünün oluşacağına değinerek Tuna Aratoğlu’nun anlatımlarının da bu amaca hizmet edeceğini söyledi.

ARATOĞLU: “EKİ PARA BASMADI, ÖYLE BİR YETKİSİ DE YOKTU”

Ardından söz alan Tuna Aratoğlu konuşmasına etkinliği düzenleyen ZOKEV’e ve düzenleyenlerei teşekkür ederek başladı. Aratoğlu “Buna benzer konuşmaları bir televizyon kanalında Prof. Şenol Kuşçu ile program yaparak başladım. Bazı kitaplarda EKİ’nin para bastığı bilgisine yer vererek bu kente Cumhuriyetin fazla önem verdiğini anlatanlar var. Aslında basılan para değildir. EKİ’nin kendi ekonomalarında geçen bir değişim aracıdır. Para değildir. Diğer bir ifadeyle basılan tırtıllı ve delikli bir kuruştur ama bahsedilen bir puldur. Para basma yetkisi yalnızca Merkez Bankası’ndadır. Onun haricinde kimse para basamaz. Değersizliği ifade etmek için kullanılan ‘Tırtıllı kuruş etmez’ deyimi buradan gelir. Havzada çalışan münavebeli işçilerin tüm iaşe ihtiyaçları devlet tarafından karşılanırdı. Daimi işçiler için ilk zamanlar bu anlamda bir adaletsizlik vardı. Bu adaletsizliği düzeltmek için delikli para- pul basarak daimi işçilere verildi. Bu paralar sayesinde İşçiler ekonomalardan iaşe almaya başladılar. Bu uygulama sadece buraya mahsus bir uygulama değildi. O zamanlar 1000 işçiden fazla işçi çalıştıran tüm işletmelerde bu uygulama zorunluydu. GAP, Bursa Yün-İş gibi fabrikalarda da buna benzer pullar veriliyordu” dedi.

ARATOĞLU: “DİRENİŞİMİZE TÜM ZONGULDAK DESTEK VERDİ”

1960’lı yıllarda Zonguldak Teknik Okulu’nun İstanbul’a taşınmasına karşı çıkmak için içinde kendisinin de bulunduğu öğrenci direnişiyle ilgili bilgiler de veren Aratoğlu, “O yılın ekim ayında Zonguldak Teknik Okulunun İstanbul’a taşınması ile bir öğrenci direnişi başladı. Basri Çatma, Enver Aygün, Kemal Koç, Vahit Çelikel, Sadık Durdu Sezgin, Alim Değirmenci, Niyazi Döngel gibi öğrenciler bu organizasyonu örgütlemişlerdi. Daha sonra bu direnişe halk ve öğrencilerde sahiplenmişti. Çevre bölgelerden ve Merkez Atölyesindeki işçilerin katılımıyla görkemli bir protesto mitingi yapıldı. O zamanlar Milli Eğitim Bakanı Ahmet Tahtakılıç’tı. İşçilerden biri evinde yaptığı tahta kılıcı kürsüde parçalayıp mesajını Ankara’ya iletmek istemişti. Bundan bir hafta sonra Ahmet Tahtakılıç İnönü’ün izniyle Zonguldak’a geldi ve okulun tekrar açılacağına dair söz verdi. O söz bugünkü Bülent Ecevit Üniversitesinin temellerini attı” dedi.

ARATOĞLU: “120 MW GÜCE BU KADAR ENERJİYİ NE YAPACAĞIZ’ DİYE KARŞI ÇIKILDI

Işıkveren Santrali’nin yapım süreciyle ilgili bilgiler de veren Aratoğlu, “Zonguldak’ta ilk elektrik santrali Kozlu yolunda, bugünkü BAKKA binasının olduğu yerde yapıldı. Cumhuriyet sonrası İş Bankası Zonguldak’ta dört adet şirket kurdu. Bunlar Üzülmez Bölgesinde Türkiş, Kozlu Bölgesinde Kömüriş, Kilimli Kömür Ocakları ve Çamlı Kömür İşletmesi’ydi. Yurt dışında elektrik mühendisliği eğitimi gören Profösör Refik Fenmen Zonguldak’a atandığında, İstanbul Avrupa yakasında bulunan Silahtarağa elektrik santraline benzer bir santralin yapımı için harekete geçti ve bunun için Ankara’yı ikna etti. Ama o zamanlar bu tür sanayi yapmak için Genelkurmay’dan izin almak gerekiyordu. İlk zamanlar Genelkurmay santralin savaş gemilerinin menzili içinde olduğu gerekçesi ile izin vermedi. Ama yukarıdan gelen bir emir ile sonradan santralin kurulmasını onayladı. Bir İngiliz firması ihaleyi kazandı. Elektrik jeneratörlerini yaptı ama parası ödendiği halde teslim etmedi. 2. Dünya Savaşı’nın çıkma ihtimali çok yüksekti ve onun kendilerine gerekli olduğunu söyleyerek teslim etmediler. Savaş sonrası ek bir ücret talep ederek teslimatı yaptılar. 60 megavatlık santralin bu arada 120 Megavata çıkartılması düşüncesi gelişti. İstanbul basınında ‘Fuzuli masraf yapılıyor, biz bu elektriği nerede kullanacağız?’ diye itiraz sesleri yükseltti. Sonuçta santral yapıldı ve tüm sanayi buradan beslenmeye başlandı. ÇATES, 43 yılda 25 milyar kilovat saat enerji üretti. Bu santral ayrıca enterkonnekte sistemin kuruluşuna da öncülük etti” diyerek sözlerini tamamladı. Etkinlik bolca hatıra fotoğrafı çekilmesiyle son buldu.