1930 öncesinde Bağlık Köyü’nü de içeren birkaç yapı vardı bu kısımda. Kapuz plajı ile mağara bağlantısı 1936’da, demiryolu geçince kapandı. Bu mağaranın diğer ucu Bağlık Köyü’nün Çayır’ından çıkardı. Bu nedenle plajın olduğu yere “mağara” derdi eskiler. Bir tünelle akarı vardı mağaranın plajın kenarına. 70’den sonra o bağlantı kapandı. 90’dan sonra ise Mağaranın üzerine moloz dolduruldu. Bu dolgu ve kapatmalarla oluştu otoparklar.

Kapuz ilkokulunun eski binası da Demiryolu şantiyesi olarak yapılmıştı. Sonradan ilavelerle ilkokula dönüştürülmüştü. Kapuzdan sonra iki tünel var Zonguldak’a ulaşmak için birine kısa diğerine uzun tünel derler.

1950 öncesinde Deniz Kulübü’nün bulunduğu koya, İsmail ağanın koyu derlermiş. Topografik haritalarda ve planlarda şimdiki Şehir Stadından İnağzı’na kadar uzanan sahil kısmı da kapuz olarak tanımlanır. Hatta çocukluğumdan bilirim, eskiler “Maden Mektebine” de “Kapuz Okulu” derlerdi. Yani şimdiki şehir stadından ötesine verilen ad kapuzdu. “Dar ve derin koyak ve içine girilemeyen sık orman” anlamına geliyor Kapuz… Bağlık köyü eski bir yerleşim yeri olmakla birlikte, sahildeki koyların çevresi 70’li yıllara kadar da içine girilemeyen sık ormanlıktı. Yani kapuzdu. Bu bölgenin ilk camisi de Kapuz’da 1965’den sonra yapıldı.

Tersane ile İsmail ağa koyu arasındaki koy izmarit olarak tanımlanıyor, planlarda… Bunun nedenini ise balıkla ilgili olanlar bilir… Burası izmaritin çok bol olduğu yerdi. Para etmezdi bizim çocukluğumuzda izmarit’e istavritte, hele ağdan çıkan iskorpit (çarpan da derlerdi) denize atılırdı tekrar… Kapuz koyu çinakop, istavrit yapardı. Gölağzı (Uzunkum) tarafında, para eden barbunya balığına ağ atılırdı. Açıkta palamut hafif yollu motorlar giderken tutulur, kanalda kalkana parakete serilirdi. Bütün bu işler yapılırken bana da denizde kürek, karada sandal çekmek düşerdi.

Mahallenin en yaşlısı Nedim (Us) amca ile babam (Sami Zaman), içerlerken bahçede denize karşı, avcı palavralarını dinlerdim onların. Getir götür işlerinden arda kalan zamanda… Onlara hizmet en büyük zevkimdi benim. Soru sorardım hep onlara ben sordukça onlar sıkılmadan anlatırdı. Bir gün sordum Nedim amcaya; “Neden Uzunkum demişler bu küçük sahile?” “Bu sahil, Uzunkum’dan inağzı’na kadar kumsaldı evlat” dedi. “Denizden gelip sahilden taşıyarak bitirdiler bu sahili, Hasırarkası da altın gibi bir kumsaldı evlat” dedi. Sonrada oluşan boşluğu kömür atıkları

Aklımdayken söyleyeyim, benim çocukluğumda (70 öncesinde) bile birkaç yazlık vardı Plaj çevresinde… Devir değişti, bu yazlıkların hiçbirini yaptıranların çocukları da yazlık olarak kullanmıyor artık. Türkiye'nin dört bir yanından gelmişti halkı. Bir kısmı bağlık köyünün yerlisiydi… Dışarıdan gelenler, Bağlık Köylüsünden satın aldığı bir evlik yere kulübe ya da ev yapmıştı başını sokacak. Demiryolu ile deniz arası hazine arazisi, iç kesimler orman arazisiydi. 1980’lerde “gal’en men’ine ve terkine” tebligatıyla boşaltılması istenmişti sahil kısmının… Şimdilerde imarsız villalarla, apartmanlarla ve otellerle bozuldu kartpostallardaki o güzelim görüntü.

Büyük Kapuz, Orta Kapuz insanlığın yıkıcı etkisine direniyor… Tersane tarih olmadan yok oldu gitti. İki tünel arasındaki Barlı Sülalesi adına, İsmail Ağa’nın oğlu Kadir Ağa tarafından yapılan anıt da yok artık.

1970’li yılların başında, bir yaz günüydü. Kapuz Plajında kumsalda oturuyorduk. Üç büyüğünüm plaj ve Kapuz’un kumu üzerine yaptıkları tartışmaya tanık oldum. Lise öğrencisiydim. Onları dinledim sadece. Hayrettin Abi, avucunun içindeki, mercimek tanesi büyüklüğündeki kumu uzatarak: “bu kum kaç yılda oluşuyor, biliyor musun?” dedi sinirlenerek… Hayrettin abi SSK’da çalışan bir memurdu. Soru sorduğu kişi ise Zonguldak Belediyesinde mühendisti. O zamanlar yaz kış motorlar, Uzunkum ve Kapuz arasındaki kumu denizden çekiyorlardı. Bu kumu kim nereye satardı bilmiyorum. Önce kepçeyle gece ve gündüz aralıksız gürültüyle başladılar işe… Tepkiler arttıktan sonra da vakumlu sistemle çektiler, çaktırmadan o güzelim kumu. Dönemin Valisi’ne halkın şikâyeti de fayda etmemişti, ona da tanık oldum. Giderek kısalıyordu kumsal. Mühendis, mühendis olmasının da verdiği bilgiçlikle: “Doğa kanunu bu, kum burada tekrar oluşur diyordu.” Mühendis, kumun çıkarılmasında bir sakınca olmadığını söyledikçe Hayrettin abi sinirleniyordu. Biraz ortamı yatıştırmak için olacak ki, Almanya’dan ailesiyle gelerek, her yıl en az 15 gününü Kapuz Plajında geçiren Hayri abı girdi söze: “mühendis bey, bu kum burada tekrar oluşur mu, oluşmaz mı? Bilmem. Dünyanın bütün plajlarını gezdim, Bu kum kalitesinde bir kumu hiç bir yerde görmedim. Kıymetini bilmek lazım bu kumun, bu plajın” demişti.

Ekrem Murat Zaman(2011)

Zonguldak Nostalji

Editör: TE Bilişim