Son zamanlarda kısaca MAKZON olarak tanımlanan Maden Makinaları Kümelenme Projesi’yle ilgili bir tartışmadır gidiyor. Zonguldak için faydalı mı değil mi? Oraya mı yapılsın? Buraya mı? Aslında bu tartışmalara pek girmek istemiyordum. Ama bu kadar gündem tutunca, bu şehirde yaşayan, iyi kötü bu gibi hususlar da birtakım tecrübeler edinmiş bir kişi olarak yolun başındayken ben de düşüncelerimi paylaşayım istedim.
*
Öncelikle yaşadığımız şehri geliştirmek, daha iyiye götürmek için ortaya atılan her fikir değerlidir ve üzerinde tartışılmaya değerdir. Her proje bir fikirle başlar zaten. Ancak gündeme gelen her fikir gerçekçi ve uygulanabilir olmayabilir. Bu nedenle, karar süreçlerine geçilmeden mutlaka ciddi bir fizibilite (yapılabilirlik) raporu hazırlanmalıdır. Fizibilite raporlarında inşaat, makine, teçhizat ve benzeri yatırım maliyetleri belirtilir. Yatırımın organizasyon şeması çıkarılır. İhtiyaç duyulan insan kaynağının maaş, sigorta ve benzeri giderleri belirlenir. Hammadde, elektrik, su gibi genel giderler saptanır. Ticari bir faaliyetse, pazar araştırılması yapılır. Pazarda rakipler varsa onlarla fiyat ve/veya kalite rekabetinin nasıl yapılacağı belirlenir. Ticari yatırımlarda maksimum 5 yıl, kamu yatırımıysa bilemedin 10 yılda yatırımın kendini amorti etmesi gerekir. Çünkü 5-10 yıl sonra yeniden bir teknolojik yatırım yapma gereği doğacaktır. Masraflar çıktıktan sonra bunun sağlanabilmesi için ne kadarlık pazar payına sahip olunması gerektiği hesaplanır. Eğer fizibilite raporu sonucunda ulaşılan sonuçlar makulse, yatırım yapılabilir. Değilse vazgeçilmelidir. Çünkü gerçekçi olmayan bir proje girişimci için de kamu için de kötü sonuçlar doğuracaktır.
*
Gelelim bizim MAKZON’a. Fikir güzel. Ama gerçekçi mi, değil mi henüz bilemiyoruz. Çünkü henüz fizibilite çalışması yeni başladı. Onun için kimsenin kendini bağlayıcı sözler etmemesi gerekir. Fizibilite çalışmasını yürüten arkadaşların rahat çalışmasına imkan tanınmalıdır. Çalışma tamamlandıktan sonra oturulup gerçekten şehrin önünü açar mı, açmaz mı ona göre değerlendirilir. Hepimiz iyi biliyoruz ki acele işe şeytan karışır. Balıklama dalınan işlerin sonu genelde pek iyi olmaz. Bakınız Ereğli’deki tersaneler bölgesi projesi de zamanında iyi bir fikir gibi gözüküyordu, ama yürümedi. Pek çok insan yılların birikimlerini kaybetmek durumunda kaldı. O nedenle, önce fizibilite diyorum. Dereyi görmeden paçayı sıvamayalım.
*
Yeri gelmişken bir iki de öneri de bulunmak isterim. Madem bu kümelenmede makine üretilecek, o zaman neden sadece Maden diye kısıtlayalım ki? Endüstriyel Makine Tasarım ve Üretimi diye geniş bir alan tanımlamak başarı şansını arttıracaktır. Teknopark kurulumunda böyle yapıldığı için, diğer şehirlerdeki teknoparklara göre daha başarılı olundu. Bir de şehirde nitelikli eleman tutabilme sorununa da bir çözüm bulmak gerek. İş sonunda dönüp dolaşıp insanda bitiyor.
*
Ha bir de yer tartışması var. Bu konuda konuşanların hiçbiri, ben de dahil, kent bilimcisi değiliz. O nedenle, seçilen yer uygun mudur, değil midir, bu işin bilimini yapanlara danışmak gerekir. Kılavuzu bilim olanın hata yapma olasılığı çok daha az olur. Adı geçen bölge, şehrin son gelişim alanlarından biridir. Bu alanı ne şekilde değerlendirmek daha uygun olur, işin uzmanlarına sormak gerekir. Aksi takdirde son pişmanlık fayda getirmez. Ben düşüncelerimi dile getirdim, takdir sizlerin.