Zonguldak’ta da bazen çok lüzumsuz işlere enerji harcıyoruz.
Asıl konulara hep birlikte odaklanmak varken lüzumsuz şekilde ışık saçan pek çok kişi veya olayın peşine takılıp bu şehrin günlerine yazık ediyoruz.
Yıllardan beri böyle bu işler.
Oysa şehir asıl konularına odaklanabilse, söz hizmet ise tek masada buluşabilse zaten pek çok mesele çoktaaaaaan çözülmüş olacaktı.
Örneğin.
Tekrar tekrar söylüyoruz.
Bu şehirde bir Filyos gerçeği var.
Bir maden ve TTK gerçeği var.
Çok güzel işler olacak.
Ama ne diyoruz.
Üretim alanları doğru biçimlensin.
Sanayi alanları kesinleşsin.
Tarım alanları korunsun.
Kirletici sanayileşme olmasın
Filyos, Dilovası gibi olup Filovası olarak anılmasın.
Bu konuda endişeler giderilsin.
Mevcut girişimcilerimizin, üreticilerimizin önündeki bürokratik, siyasi veya keyfi engeller kalksın.
Çok daha nizami, çok daha planlı bir şehirleşme olsun.
Zonguldak, kendi markalarını yaratsın, mevcutlara sahip çıksın.
Doğası, denizi, mağarası, balığı, çileği, balı başta olmak üzere çok daha fazla ve sürekli girdi sağlayacak alanlara sahip çıkılsın.
Her yere bina, her yere sanayi sitesi, her yere bastoncu açılmasın.
Uzun lafın kısası.
Bu şehrin geçmişinden geleceğine değer katacak asıl meseleleri konuşulsun.

Kılıçdaroğlu’na güven yok!
CHP Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Perşembe günü Zonguldak’ta.
Bu sefer farklı bir konseptte toplantılar yapacak.
Dedeman Otel’de kamuoyundan farklı isimlerle ayrı ayrı bir araya gelecek.
Arkadaşlarımız Gazipaşa Caddesi’nde halka mikrofon uzatıp; “Kemal Kılıçdaroğlu’na ne söylemek istersiniz?” diye sordular.
Ortaya farklı cevaplar çıktı.
Her sahada ortaya çıkan bir gerçek var.
Tepkiler büyük.
CHP’lilerin büyük kesimi hem Kemal Kılıçdaroğlu ile iktidarın mümkün olmayacağını, hem de örgütlerin örgütsüzlüğünü söylüyor.
Yani Zonguldak’taki CHP’lilerin çok büyük kısmı CHP’yi destekliyor ama Kılıçdaroğlu’na asla güvenmiyor.
Kılıçdaroğlu, gerçekten lider olabilseydi ülkede yaşanan onca tartışma varken çoktan partisinin oylarını yüzde 35’in üzerine taşırdı.
Pek çok yerde insanlar iktidara kızıyor ama dönüp Kılıçdaroğlu’na gitmiyor.
Niye?
CHP’liler önce bu sorunun yanıtı bulmalı!

Züleyha Hanım aradı!
İl Milli Eğitim Müdürü Züleyha Aldoğan’ın gittiği okullarda ınstagram takipçilerinin azlığından yakındığını ve okul müdürlerinden takip edilmesi konusunda öğretmenlere tavsiyelerde bulunmasını istediğini yazmıştım.
Sayın Aldoğan aradı.
Konuştuk
Konuya açıklık getirdi.
Okul gezilerinde aidiyet duygusunun daha yerleşik haline gelmesi için sosyal medyanın iyi kullanılmasına işaret ettiğini ancak bunu şahsi hesabı için değil İl Müdürlüğü hesabının takibi için söylediğini belirtti. 
Aldoğan, her ihtimale karşı benzer düşüncelerin oluşmaması için dikkat edeceğini belirterek teşekkür etti.
Ego tatmini konusunda ise, mesleğe 40 yılını vermiş bir eğitimci olarak tüm duyguları yaşadığı için böyle dertlerinin olmayacağını hatırlattı.
Nezaket gösterdiği için kendisine teşekkür ediyoruz.
Böylelikle cevap hakkını da paylaşmış olduk.

Kuzu kestiriyor!
Siyasette denge adamı olarak bilinen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin; 
“Kasaba gitmiyorum. Kuzu kestiriyorum” sözü ile her ne kadar kendisinin de tasarruf etmek zorunda kaldığını anlatmaya çalışsa da tarihteki yerini aldı.
Çünkü böylesi sözler böylesi zor zamanlardan geçerken bu yüce millete söylenebilecek bir şey değil.
Ne yapsın yani!
Vatandaş da mı kuzu kestirsin!
BBP’nin başında bugün rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu olsaydı böyle bir söz duymak mümkün olur muydu?
Halkla dalga geçer gibi bize ne sizin kuzulardan!

Basın siyaset üzerine!
Bu şehrin tüm seçilmiş, atanmış, tüm söz ve yetki sahiplerine tekrar sesleniyoruz.
Bu şehirde basını ötekileştirerek, ayar vererek, yok sayarak ancak gereksiz gerilimleri yükseltirsiniz.
Olumlu her eleştiriye teşekkür edecek kadar saygınız ve casaretiniz, yapılan çalışmaların en doğru şekilde anlatılabilmesine fırsat verecek kadar yüzünüz ve sözünüz olsun.
Basından doğru yararlanmayı bilirseniz bu şehir, hizmet konusunda çok daha güçlü, sizin de eliniz güçlü olur!
Basına bakış açınızı değiştirin!