Türkiye Taşkömürü Kurumu'nda (TTK) çalışan Zonguldaklı Ufuk Tokmak, 1992 Kozlu kömür madeni faciasını kaleme aldı.
Ufuk Tokmak’ın yazısı şu şekilde:
1992 Kozlu kömür madeni faciası, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak ilinin Kozlu ilçesindeki taş kömürü maden ocağında saat 19.45 - 20.00 arasındaki zincirleme grizu patlamaları nedeniyle meydana gelen bir madencilik kazasıdır
Patlamanın olduğu yıl, TTK Karadon Müessese Müdürü olan Şerafettin Üstünkol, konuyla ilgili yıllar sonra yazdığı kitabında; "Galerilerin tabanı ve tahkimatı üzerinde yoğun bir şekilde kömür tozu biriktiği halde uzun yıllar temizlenmeden bırakılmıştır. Ayrıca biriken tozun tutuşma özelliğini yok etmek için üzerlerine kireç tozu veya kireç taşı tozu da serpilmemiştir. Yani patlamaya hazır barut gibi bekletilmiştir. Sadece bir tutuşturucu gerekiyordu, onu da grizu patlaması yapmıştır. Yangını hapsetmeye yarayan barajlar da yapılmamıştır. Bu nedenle yangınların kontrolü imkânsız hale gelmiştir. Ayrıca ocağa su basılmasına başlandığı zaman, bunu söylemesi çok zor ama, ocakta hâlâ kurtarılmayı bekleyen canlı insanlar olduğunu sanıyorum. Kısacası bu facianın oluşumunda ve kurtarma faaliyetlerinin yürütülmesinde ocak idaresinin kusurlu olduğunu düşünüyorum." demiştir.
Kazada feci bir biçimde ölen emekçi kardeşlerimizi 22 yıl sonra hiç unutmamak üzere yeniden anarken, tüm emekçi dostlarımıza bir kez daha baş sağlığı diliyoruz.
Kaza meydana geldiğinde 3 yıllık madenci olduğunu belirten Burhan Öztürk, o günü hala unutamadığını söyledi. Birlikte ekmek mücadelesi verdiği arkadaşlarının acısını her zaman hissettiğini anlatan Öztürk, şöyle dedi:
"Yukarıdan aşağıya bir toz bulutu geldi. Kafamdaki bareti fırlattı. Grizu olduğunu söylediler. Birkaç arkadaş yukarı doğru kaçmaya başladık. Her yer dumandı. 1 saatte 3 kilometre yürüyerek kuyu dibine geldik. Oradan da asansörle bizi yukarı çıkardılar. Yürürken bir madenci "Beni kurtarın"diye bağırıyordu. Onun yanına gittik. Yüzü kan içindeydi. Kurtarmaya çalıştık ama olmadı. Mecbur bırakmak zorunda kaldık. Çok zor nefes alıyorduk. Oksijen yetersizdi. Yukarıya çıkmamız gerekiyordu. Sonra bir madencinin cesedini gördük. Her tarafı su basmıştı. Yerlerde baretleri görüyorduk. Yukarıya çıkınca anladık olayın büyüklüğünü. Çoğu arkadaşımızı orada yitirdik. Allah rahmet eylesin. Recep'in cesedi de 1 yıl sonra çıktı. Baret numarasıyla kendisini teşhis etmişler o zaman. Her gün beraber işe gidip gelirdik."

Editör: TE Bilişim