Bilgisiz bir yaşam karanlıkta yürümek gibidir.
Tutturduğunuz yolun doğru mu, yanlış mı olduğunu, birlikte yürüdüklerinizin dost mu, düşman mı olduğunu bilemezsiniz.
Size başarı ya da zafer gibi görünen şey aslında büyük bir felaketin başlangıcı bile olabilir.
Bilgi ise adeta gece görüş kamerası gibidir.
Onu edindiğinizde karanlıklar aydınlamaya, etrafınızda olup bitenler tüm çıplaklığıyla görünür olmaya başlar.
Bilgi arttıkça görüntüde netleşir. Aldatılmak giderek zorlaşır.
Kim dost kim düşman, hangi yolun yanlış, hangisinin doğru olduğunu seçmek mümkün olur.
İşte tam da bu nedenledir ki, insanoğlu var olduğundan bu yana toplumlara hükmetmek isteyen egemenler, bilgiden nefret eder olmuşlardır.
Kitapları, kütüphaneleri yakmışlar, onları yazanları cezalandırmışlardır.
Çünkü bilgi bulaşıcıdır ve çabuk yayılır.
Bilgili insan sayısı arttıkça, toplumu korkutmak ve istediğniz yönde gütmek giderek zorlaşır.
Belki de bu nedenledir ki baskıcı düzenlerin okullarında matematik, fen bilgisi öğretilir de, İnsanlık, Medeniyetler, Siyaset Tarihi, Felsefe ve bunların klasikleşmiş kitapları okutulmaz.
Böyle olunca insan üniversitede lisans, yüksek lisans, doktora yapmış olsa da hala cahil kalabilir.
E tabii o zaman bir ateşkes anlaşmasının neden Agammenon isimli bir gemide imzalatıldığını, onları denize döken bir başkomutanın neden 'Truva’nın intikamını aldık' dediğini, bir Cihan Sultanı’nın neden 'Ben Doğu Roma’nın Kayzeriyim' dediğini, ya da yaptırdığı tablosunu saklamak zorunda kaldığını, veya Birleşmiş Milletler'de bazı toprak parçalarının kime bağlanacağını belirleyecek toplantıdan önce, hangi ülkenin büyükelçilerinin kimlere çantalar dolusu para vererek, hangi ülkede etnik ve din temelli isyanlar çıkarttırdığını, böylece o ülkenin elini zayıflattıklarını, sonuç olarak o ülkenin petrolden bir miktar pay hakkı ile yetinmek zorunda kaldığını, bu tür oyunların tüm dünyada yüzyıllardır tekrarlandığını, canla kurduğu devletlerinin nerdeyse tamamının bu tür içten planlı oyunlarla yıkıldığını, bir büyük şairin “Tarihten ders alınsaydı, hiç tekerrür eder miydi?” dediğini, nereden bilsin cancağızım.
Öyleyse bir büyük düşünürün dediği gibi  “Karanlığa küfretmek yerine bir mum da sen yakacaksın” dostum.
Unutmayınız ki “Sizler hepiniz, bu halkın arasından yetişip çıktınız. 
Fakat şimdi ne yapıyorsunuz? Bilgisiz kardeşlerinizden mi kaçıyorsunuz?
Yoksa halkımızın daha iyi bir duruma gelmesi için çözümler mi düşünüyorsunuz?
Halkımızı uyandırmak ve kültürel düzeyini yükseltmek için neler yapıyorsunuz?”.