Gelişen teknoloji, Geomatik Mühendisliği’nin Jeodezi alanına yer yuvarı hareketlerini gözlemlemek ve fiziksel değişimlerini izlemek için güçlü uzay teknolojileri sağlamıştır. Küresel Konumlama Sistemleri, Uydu Bazlı Radar İnterferometri, Gravite uyduları sayesinde belirli bir alandaki, hatta bina bazındaki yer değiştirmeleri, deniz dibi taban basıncı değişimini izlemek bunlara bağlı olarak yer kabuğundaki gerinimleri hesaplamak mümkün olmaktadır. Bunun yanı sıra dünyaya etki eden bir takım kuvvetlerin de azalış veya artışını da gözlemlemek mümkün olmaktadır.

Bütün göstergeler ülkemizde gerginliklerin yüksek olduğunu, buna ilaveten 2020-21 yıllarında 5’ten büyük depremlerin artabileceğini gösteriyordu. Elimizden geldiğince uyarılarımızı yapmaya çalıştık. Tabii ki de dikkate alınmadı. Neler yapılabilirdi onları da sıralamıştık oysa. Ancak biz 1999 yılından bu yana hamasetle zaman kaybettik. Adeta üzerimize gelen treni seyretmeye koyulduk. Üstelik ne Elazığ’da ne de İzmir’de bize çarpan tren asıl tren değildi. Dünya’da artık 6-7 büyüklüğünde depremlerde kimsenin burnu bile kanamazken, biz yüzlerce kayıp veriyoruz. Kentsel dönüşümde sorumluluğu vatandaşa yüklüyoruz. Oysa biliyoruz ki vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu dar gelirli statüsünde. İki göz ev için ömrü boyunca çalışmak zorunda kalan insanlarımızı müteahhitlerle başbaşa bırakıyoruz. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda devletin en önemli özelliklerinden biri sosyal devlet ilkesidir. Vatandaşların sağlıksız yapılarda yaşamak zorunda kalması sosyal bir sorundur. Ve devletin istediği takdirde bu sorunu akılcı çözümlerle halletmesi mümkündür. Daha önce bunları çeşitli platformlarda dile getirmiştim. Ancak bu deprem vasıtasıyla bir kez daha sıralamak isterim.

  1. Barınma ve toplanma alanı olarak AVM’lerin ideal olduğunu dile getirmiştim. İstanbul Belediyesi bu konuda gerekli adımı atarak AVM’leri bu şekilde tanımladı.
  2. Yasal mevzuatlarda gerekli düzenlemeler yapılarak, DASK’ın prim topladığı binalar için afete dayanıklılık değerlendirmesi yapması sağlanmalıdır.
  3. Alım-satımda, banka kredisi kullanımında afete dayanıklılık belgesi istenmeli, ekspertizde değerlendirmeye katılmalıdır.
  4. Yapılara afet kimklik belgesi düzenlenmelidir. Tapu kaydında ve belediye imar kayıtlarında açıklamalarda yer almalıdır. Sorunlu yapıların alım-satımına engel getirilmelidir.
  5. İlgili bakanlıklarda çok sayıda yetişmiş personel bulunmaktadır. Bunların tek görevi şartname hazırlamak olmamalıdır. Özel bir kanununla bakanlık bünyesinde kentsel dönüşüm ajansı kurularak, en riskli bölgelerden başlayarak kentsel dönüşüm projeleri oluşturulabilir.
  6. Kentsel dönüşümde strateji, rant varsa vatandaşı buna hissesi oranında ortak etmek olmalıdır. Sorunlu alanlar ve binalar, DASK’ta biriken kaynaklar ve bugüne kadar toplanan ve toplanacak deprem vergileri ile kamulaştırılmalı, vatandaşlar boş yapı stoğunda uygun konutlara yerleştirilmelidir. Boşaltılan alanlar zemin durumuna ve ihtiyaca göre turizm, ticaret alanına dönüştürülebilir ve burada hak sahibi olan vatandaşlara hisseleri oranında uygun bir kar ortaklığı tanınabilir. Vatandaş isterse bu hakkını bir başkasına devretme yoluna gidebilir. Bu şekilde bir anlayışla vatandaşın ikna edilmesi çok daha kolay olacaktır. Ayrıca vatandaşın hak sahibi olduğu alandan doğacak kardan da pay almasından daha doğal bir şey de yoktur.

Önerilerimi bu şekilde tekrar hatırlattıktan sonra, esasen bu yazımda vatandaşlarımıza binalarıyla ilgili birtakım bilgiler vermek istiyorum. Ne de olsa herkes bir dolu laf ediyor da kimse işe yarar bilgi sunmuyor vatandaşımıza her nedense.

Elbette yapı malzemesi, tekniği ve zemin bir binanın depreme dayanıklılığını belirleyen ana faktörlerdir. Bununla birlikte binaların geometrik özellikleri de depreme dayanıklılık konusunda belirleyicidir. Bu bağlamda,

  • Bitişik nizam yapılar
  • Altında fırın gibi yüksek sıcaklıklarda çalışan işletmeler olan yapılar
  • Alttaki şekildeki gibi eğik zemine oturmuş binalar
  • Altında şekildeki gibi boşlukları olan binalar
  • Giriş katı üst katlardan şekillerdeki gibi farklı olan binalar
  • Farklı katlarda girinti ve çıkmaları olan binalar
  • Farklı yüzeyleri farklı tasarlanmış binalar
  • Taşıyıcı sistemleri farklı seviyedeki binalar
  • Bazı yüzeyleri duvar bazı yüzeyleri açık olan yapılar
  • Düzgün geometrik şekli olmayan binalar
  • Alttaki şekillerdeki gibi binalar
  • Alttaki bina gibi için açıklıkları olan binalar

     
  • Kirişleri kolonlarla hizalanmamış binalar

    düşeyde ve yatayda her yüzeyi simetrik olan binalara göre depreme karşı daha zayıftırlar.

    Herkese depremsiz bir yaşam dileyemeyeceğim, çünkü o imkansız. Ancak tüm vatandaşlarımıza en yakın gelecekte depremlerde ev ve işyerlerinde güvenle huzurla oturmayı diliyorum.