Okumayan insan yazamaz
Yazamayan insan düşünemez
Düşünemeyen insan göremez
Göremeyen insan anlayamaz
YBüyükmeriç

MASKELİ YAŞAM
Bugünlerde sosyal mesafeli bir yaşamdayız ve salgından korunmak amacıyla maske takıyoruz. Peki mecazi anlamda hiç düşündünüz mü? Etrafımızda ne kadar ‘maske’ takan insan var? Yani samimiyetsiz ve güvenilmez olan? Belki de şöyle demeliyiz; ‘iyi ki maskeler var da insanların şu samimiyetsiz mimiklerini görmüyoruz’. Sözünü ettiğim şeyler, sadece günlük hayatımızda karşılaştığımız olaylar ve örnekler değil. Örneğin bilim camiasına bakalım. Bilimle uğraştığını söyleyen insanlar ne derece samimi sizce? Liyakat ne derece var? Peki ya bir bilim insanın başka bilim insanlarına saygısı ne kadar var? Emeklerin ve değerlerin önemsenmediği, saygı duyulmadığı, sürekli medyatik kişilerin baş tacı edildiği, belki de çok değerli çalışmaların bir şekilde hayata geçirilemediği ortamlarda, nadir bir çiçek gibi açmaya çalışan yeni beyinler belki de sonsuza kadar soluyorlar. Akademisyenliğe sadece meslek gözüyle bakan insanlar ve fırsat eşitsizliği yüzünden, belki de bilim aşkıyla yanıp tutuşan gençler silinip gidiyorlar. Belki de aralarından bazıları her şeyi göze alıp yıllarca mücadele ediyorlar, yel değirmenleriyle savaşır gibi. Bütün bunlara göz yumanları çok da uzakta aramamak gerek. Bunlar çoğu zaman mesleğin içindeki vurdumduymaz kişiler oluyor. Bazen de büyükşehirlerdeki ‘köşeleri kapmış’ ‘büyük akademisyenler’ bazen çok konuşan ama yıllardır bir türlü elini taşın altına sokamayan, sorunları masaya yatıramayan meslek örgütleri. Yani uzun sözün kısası, birçok bilim dalı ölüyor ve ölürken de en çok o bilim dalı ile uğraşanlar bu ölümü seyrediyor.

NİYE BÖYLE OLDU?
Peki, niye böyle oldu?
Nedenler bizim kişiliğimizde gizli.
Çünkü biz bilimi entelektüel, medyatik bir heves olarak yaptık. Gerçek anlamda sürdürülebilir bilimsel farkındalık yaratamadık.
Çünkü başkalarının hayatına dokunamadık. Çıkarlarımızın maskesi ile korkularımızın ardına saklandık.
Çünkü usta – çırak ilişkilerini desteklemedik. Çalıştaylar düzenleyip ah vah ettik ama gerçekte göz göre göre yok olmalarına izin verdik.
Çünkü biz insanlık olarak duyarsızlaştık. Bilim yapıyormuş gibi görünüp, kapıları kapattık. Bir yerlerde canlar yanarken, biz sadece bencilce seyrettik.
Çünkü birileri ağlarken, içimiz hiç acımadı. Sosyal medyada iki beğeni, bir emoji yaparak, çayımızı içip keyfimize baktık.
Çünkü bugünü yaşayalım diye hayatı anlık zevklere bağladık, insanları harcadık.
Çünkü inandığımız değerlerin, sevdiğimiz insanların peşinden gidemedik. Sevgi diye bir kavrama inanmadığımız için de zaten hiçbir şeyi sevmedik
Çünkü sosyal medyada her şey oluruz, her istediğimizi yaparız, dev gibiyiz zannettik.
Çünkü kapılarımızı sımsıkı kapatıp, kendi hapishanelerimizde egolarımızı büyütürken yalnızlaşmayı marifet zannettik.
Çünkü ilişkileri, itibarı, arkadaşlığı para ile ölçer olduk.
Çünkü doğayı koruma nutukları atarken, aslında düşüncesizce mahvettik.
Çünkü insanları kategorize edip her anlamda ötekileştirdik.
Çünkü bencilleştik, kendi çıkarlarımız uğruna, iyi kalpleri, iyi niyetleri ve güveni öldürdük
Çünkü biz üç maymunu oynadık.
Çünkü biz aslında kendimizi öldürdük...
Öyleyse şimdi sorumluluk duygusuna sahip herkes kendine sorsun;
Acaba biz nerede yanlış yaptık?