Son dönem pek moda.
Önüne gelen halka kızıyor.
Medyaya kızıyor.
Önüne gelen kendi gibi düşünmeyeni ötekileştiriyor.
Yok sayıyor.
Cezalandırmaya kalkıyor.
İşine gelmeyen kibirleşiyor.
Başaramayan sorumluluğu başkasına atıyor.
Seçilemeyen halkı suçluyor.
Yürütemeyen çomak sokuyor.
Kolay kolay; “Ben de şurada hatalıyım. Bu yanlışı nasıl yapıyorum” diyeni pek görmüyoruz.
Ötekileştiren ötekileşir!
Kavgayla gelen barışamaz.
Çelme takan ayağa kalkamaz.
Komplo kuran kendi tuzağında boğulur.
Beyniyle kalbi farklı düşünen iflah olamaz.
Halk bu yüzden önemlidir.
Yalaka ve çıkar çevrelerinin dediklerine değil çıkarsız- pazarlıksız düşünen halkın ne dediği önemlidir!
Her karşıt görüşü düşmanlık olarak belleyen – öyle görmek isteyen tüm siyasetçilerimize hatırlatalım!
Başarılı olmak isteyen farklı görüşlerden beslenir.

Sorunları çözemeyenler sorunlu!
Zonguldak’ın önemli konularını dile getirmeye çalışıyoruz.
Sorunların çözümüne katkılar sunmaya çalışıyoruz.
Dikkate alan idarecilerimiz var.
Onlara teşekkür ediyorum.
Bazı meseleler ne yazık ki basına yansımayınca çözülmüyor.
Üç ayda yapılacak işler bile 3-5 yıl sürebiliyor.
Toplumun hizmet öncelikli sorunlarını dile getirmeye devam edeceğiz.
Gündeme getirdiğimiz konuların takipçisi olacağız.
Sorunları çözemeyenlerin, sorun dile geldiğinde sırt çevirenlerin pek çoğunun aslında sorunlu idareciler olduğunu da üzülerek görüyoruz.
Bu şehir çok zaman kaybetti.
Zonguldak hep daha fazlasını, daha iyisini yapmak zorundaydı.
Geçmişi geçmişte bırakalım şimdi önümüze bakalım.

Babasını kaybeden çocuğa mektup!
Sevgili Asel.
Bu kadar küçük yaşta babasını kaybeden ne ilk oldun ne son olacaksın.
Hiçbir zaman yüreğinde dinmeyecek bir fırtına ile büyüyeceksin.
Bir yanın hep eksik kalacak.
En sevinçli anlarında, kendini en yalnız hissettiğin zamanlarda bir baba dokunuşu arayacaksın.
Ve o hiçbir zaman gelmeyecek.
En güzel günleri yaşayabileceğin bir an zamanda babanın aniden kayboluşunu hiçbir zaman anlamlandıramayacaksın.
Sitem edeceksin belki.
Belki bazen isyan.
Ama hiçbir çığlığın onu geri getirmeyecek.
Bu yoklukla yaşamaya sen de alışacaksın tüm yetim çocuklar gibi.
Annen Ayşe’de gidereceksin belki tüm özlemlerini.
Şimdi 10 yaşındasın. Hayatın tüm acı gerçekliği içinde yine de umutlarını yeşerterek büyüyeceksin.
Gözyaşlarının her damlasında boğulduk tüm gün.
Yüzüne bile bakamadık.
Çaresizliğimiz diz çöktü yüce mevlanın huzurunda.
İki avucumuzdan taştı tüm ‘amin’ler.
Ferdi’nin son şakasıydı bu.
Giden gidiyor ama gitmeden önce hangi endişeye kapıldı kalbi.
En büyük duasıydın sen.
En büyük umudu.
Bırakıp giden ve bizleri zamansız acılara hapseden diğer babalar gibi.
Hiçbir zaman yüreğinden atamayacağın acıların olsa da kapı gibi bir annen var ardında.
İyi olacaksın.
Ah bu babalar.
Yaparlar böyle şeyler.
Bil ki uzak değildir.
Tek temennisi iyi olmandır.
Baba gitti gitmesine ama ya sana bir şey olsaydı!
Baban ne yapardı o zaman.
Allah seni ve tüm çocukları korusun Asel.
Ömrün uzun bahtın açık olsun.