Merhaba değerli okurlar, bu yazımda kadın cinayetlerinden, kadına yönelik şiddetten ve İstanbul Sözleşmesi’ne giden bir hayat hikâyesinden bahsedeceğim. Selam olsun üreten, büyüten ve yaşatan kadınlara!..
2021’de 162 kadın cinayeti işlendi. 2020 yılı başlarına kadar olan cinayetleri kapsayan bir çalışmada kadın cinayetlerinde faillerin yüzde 97’sinin erkek olduğu raporlanmıştı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık kadına şiddetteki artışın “tolere edilebilir” olduğunu söyledi.
Yakın zamanda, Zonguldak’ta da bir kadın daha erkek şiddetinin kurbanı oldu… İki kişi vuruldu. Biri ölü, biri yaralı… olay soğurken karısını da vurmuş, denildi. Önce öldü, sonra hayır, sıktı ama vuramamış denildi…
Neden? Standart prosedür(!): namus…
Oh, iyi kadın ölmemiş demeyin. Atılan iki kurşun, öldürmek için atılmıştı.
Bu şekilde bilmediğimiz nice olaylar vardır belki de. 
İstanbul Sözleşmesi’nin öncesinden bahsetmek istiyorum aslında. Sözleşme’nin hikâyesini sizlerle paylaşmak. Yeni öğrendim, belki de benim ayıbımdır.
Sene 1995, bir evlilik yapılıyor ve sonrasında Nahide Opuz ve annesi, Nahide’nin kocası Hüseyin Opuz’un şiddetine, öldürme girişimlerine maruz kalıyor. Defalarca şikayet ediyorlar, erkek gözaltına alınıyor; mahkemeye çıkıyor ama hep “delil yetersizliği…”
11 Mart 2002,Nahide, annesiyle birlikte kaçarken H.O. önlerini kesiyor ve anneyi öldürüyor. 
Nahide Opuz, durumu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne(AİHM) taşıyor ve AİHM’in kararı ise kadına yönelik şiddeti ilk kez ayrı bir şiddet türü olarak ele alıyor. Bu karar ayrıca, Kadınların sadece kadın olduğu için bu şiddete maruz kaldıklarını belirtti. Türkiye Cumhuriyeti, Nahide Opuz’u bu şiddetten korumadığı için yani ilk kez bir devlet, kadını korumadığı için mahkum edildi. 
Bu kararda aynı zamanda kadının aldığı ekonomik ve psikolojik zarardan da ilk kez bahsedildi. 
Nahide Opuz’un davası ise Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’ne giden yolu açtı. 
İstanbul sözleşmesi ise yaygın bilindiği üzere sadece erkeklere karşı kadınları değil herkesi kapsayan ve koruyan geniş bir sözleşme olarak imzalandı. Bu sözleşmeye dayanarak erkekler bile dava açmıştı.
Ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yürürlükten kaldırıldı.
Gelelim durumumuza...
Kadınlar evde, sokakta, hayatın her alanında şiddet görüyor. Özel sektörde aynı iş ve pozisyonda bile erkeklere göre daha az maaşla çalıştırılıyor. 
Yemek niye soğuk?
Çayı neden demlemedin?
Kiminle konuştun?
Telefonla çok oynuyordu…
Namus…
Namusunuz batsın!
Yaşamanın ve yaşatmanın sebebi olması gereken sevgi, kadınları ölüme sürüklüyor. Ve kadınlar; ne yemeği ısıtmak ne de çayı demlemek zorunda. 
Hayatı güzelleştiren, gülüşü de gözyaşını da paylaşabilmek iken günlük hayatın yükü de paylaşılmalı.
Ne güzel diyor Neşet Baba “Kadınlar insandır, biz insanoğlu.”