Salgın hastalıkla mücadelenin ekonomik krizin gölgesinde kaldığı şu günlerde toplumun büyük bir kısmında var olan karamsarlığı giderecek, yaşadığı devre ışık olmuş, ortaya koyduğu din ve ahlak anlayışıyla adı ölümsüzleşmiş bir din adamı, mütefekkir, bir felsefeci ve bence büyük bir sosyolog alan Hoca Ahmet Yesevi hakkında yazmak istedim.
Ebu Hanife, İmam Maturidi ve Hoca Ahmet Yesevi gönül coğrafyamızdaki İslam anlayışının yerleşip kök salmasında en fazla etki bırakmış devrinin kutup yıldızlarıdır. Bu üç alimin aklı öne çıkaran, düşünmeyi telkin eden ve sorgulayan bir din anlayışının yeniden eğitim sistemimiz içerisinde yer bulabilmesiyle modernleşme ve gelişme açısından istediğimiz hedeflere kolayca ulaşabiliriz. 
Ebu Hanife ve İmam Maturidi’nin sistemleştirdiği akılcı İslam anlayışının geniş coğrafyalara, yetiştirdiği talebeleri aracılığıyla taşınmasına vesile olan kişi Hoca Ahmet Yesevi’dir. Hoca Ahmet Yesevi’nin yolu Ehl-i Sünnet yoludur. O üç tarz-ı dindarlıktan           (Farslıların batıni, Arapların zahiri, Türkler’in akılcı İslam anlayışı) biri olan Akılcı İslam anlayışının en önemli temsilcisidir.
Türklerdeki dindarlık anlayışı etle tırnak gibidir. Bu anlayışın mimarlarından en önemlisi de şüphesiz Hoca Ahmet Yesevi’dir.
Hoca Ahmet Yesevi’nin gönül erleri ile Asya’dan Avrupa’ya yönelen İslam dalgası önce gönüllerde hayat bulmuş sonra da medeniyet inşasında aktif rol almıştır.
Hoca Ahmet Yesevi’nin İslam öğretisinde akla, bilime, hukuka ve ahlaka önem verme vardır.
Hakim Ata(ö.1186), Mansur Ata(ö.1119), Said Ata(ö.1281), Hacı Bektaş Veli ve diğer Yesevi dervişleri , Harezm, Horasan, Azerbaycan ve İran coğrafyasına yayılan İslam anlayışının Moğol İstilalarının da etkisiyle Anadolu’ya ve Balkanlar’a ulaşmasını sağlamışlardır.
Hoca Ahmet Yesevi’nin yolundan gidenlerin mücadelesi Sur’a üflenene kadar sürecektir.
Hoca Ahmet Yesevi’nin öğretilerinde kelam, tasavvuf ve fıkıh birlikte yer almaktaydı. Hanefi Maturidi geleneğe bağlı özgün bir yol olarak Yesevilik bugün medeniyetimizi tehdit eden akımlara karşı en etkili ve en doğru yoldur.
Medeniyet tarihçisi Arnold Toynbee 1955 yılında yazmış olduğu Kaliforniya Üniversitesi Saint Diyago kütüphanesinde saklanan çok gizli damgalı araştırmasında, Suud merkezli Selefi-Vehhabi ve Mısır Merkezli Eşari’likten oluşan Güney(Arap) Müslümanlığını kabile şeyhleri üzerinden kontrolünün kolay olduğunu ancak Mustafa Kemal gibi isyancılar çıkarabilecek ve batı medeniyetine altarnetif olabilecek “Semerkant-Buhara-İstanbul eksenindeki Hanefi-Maturidi ve Yesevi Türk Müslümanlığına” karşı dikkatli olunması gerektiğini yazmıştır.

Hoca Ahmet Yesevi’yi ve onun felsefesini iyi anlamalıyız. O mutlak yaratıcıya iman etmenin bir değer olduğunu, “İman ettim.” deyip de değerden ayrı yaşamanın açıkça riya olduğunu söylemektedir.
Ahmet Yesevi’ye göre estetik ve ahlaki değerden yoksun bir İslam düşünülemez. Zarafet ve adalet olmadan da kâmil insan olunamaz. Ondaki adalet anlayışı her şeyi yerli yerinde değerlendirmek, nefse kul olmamak, iyi ve güzel olana yönelmek, Hakk’ı Hak için istemek, ölmeden önce ölmek, dünyaperest olmamak demektir.
Ebu Hanife ve İmam Maturidi’nin sistematiğini kurduğu akılcı İslam anlayışını geniş coğrafyalara taşıyacak dervişleri yetiştiren   Hoca Ahmet Yesevi’nin gösterdiği ilim yolunda insana hizmet edecek tüm bilim ve sanat dallarına yer vardır. Matematik,astronomi ,felsefe ,tıp insanın varlığı ve medeniyetin gelişimi için ne kadar gerekli  ise sanat eğitimi de o derece önemlidir. Müslüman coğrafyasının yeniden medeniyetin merkezi olabilmesinin yolu aklı öncelikleyen sorgulayan ve hakikatin yolundan giden İslam anlayışıyla mümkün olacaktır.
Bugün İslam dünyasının içinde bulunduğu en temel bunalım iman ve aksiyon bütünlüğünü bir türlü tesis edememiş olmasıdır. İman bir son değil başlangıçtır. İman etmiş kişi hakikatin, bilginin, kainatın farkına varabilmelidir. İman, insana neyi nasıl bilmesi gerektiğini öğretir. İman insana ne uğrunda nasıl yaşaması gerektiğini öğretir. İman, insanın nereden geldiğini, ne yapması gerektiğini ve nereye gideceğini öğretir. Bu da ancak aklı kullanmakla olabilecek bir davranıştır. İşte Hoca Ahmet Yesevi tam bu noktada yeniden bize mihmandarlık yapacak bize ait olan bizden olan bir değerdir.
Hoca Ahmet Yesevi’nin “Hikmet”lerinde bugünkü etik kavramının tamamını bulmak mümkündür.
Bilen, fark eden, idrak eden Hakk’ın ve hakikatin yolunda olan insanı ortaya çıkarma gayretini Hoca Ahmet Yesevi’de bulabiliriz.