Sevgili dostlar, sizlere bu yazımda, biraz kendi düşüncelerimden, önemli bir konudan, bir şeyler anlatmaya çalışacağım. Eksik veya yanlış tarafım varsa da eleştirebilir, düzeltebilirsiniz. Memnun olurum.  

Fertler laik olamadıkça, devlet laik olamaz. 

Dünyada da bence tam laik ülke yoktur, insanların varoluşundan beri laiklik diye bir şey olmadı ve olmayacaktır derim. Bizdeki laiklik maalesef çok değişik şekilde algılanıyor. 
Şöyle başlamak istiyorum. Demokrasi;  topluma, ülkelerinde mantık çerçevesi içinde yaşama ve düşünüş özgürlüğü vermek demektir. Bu ne demektir? İnancında hürsün, düşünce özgürlüğün var demektir. Ama mantıklı sınırlar içerisinde. Din, bizim ruhen huzur bulduğumuz bir düşünüş şeklidir ve bu kalıplaşmıştır. Allah’ın verdiği mantığı kullanarak doğru bir şeyi uygulasan bile, İslam dini bazen buna izin vermez. Dinin çerçevesi dışına çıkamazsın. O zaman ‘haram’ ve ‘günah’ olur. 
Eski Yargıtay başkanı Sayın Osman Arslan’ın 06.09.2006 senesinde açılış konuşmasından aldığım bir paragrafı size aktarıyorum. Sayın Arslan aynen şunu söylemişti. „Laiklik ögesi, kişilerin iç dünyasıyla ilgili olup, kişilerin din ve vicdan özgürlüğünün teminat altına alınmasıdır. Bu kuralın doğal sonucu olarak, hiç kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz. Ayrıca hiç kimse devlet düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma amacı güdemez ve din duygularını kötüye kullanamaz.'' şimdi gelin de işin içinden çıkın bakalım. Şahsi din duygularını, devlet düzeninde bulunduğun müddetçe unut. Evine geri döndüğünde dinini tekrar hatırla. Buradaki problem, Türkiye’deki İslam dini her ne kadar ılımlı kabul edilse de, din korkusu fertleri laik olmaya müsaade ettirmiyor ki zaten. Dinimiz çok sert bir şekilde yorumlanıyor, ama Allah hiç bir zaman kullarını korku içinde kendisine bağlı kılmayı emretmemiştir. Bize vermiş olduğu mantık, insan dışında hiç bir canlı varlığa nasip olmamıştır. Bütün dinler;  birlik, beraberlik, kardeşlik, barış ve bize bahşedilmiş bu dünyada huzur dolu yasamı önermektedir. İslam dininin de altında yatan gerçek budur. Korkarak dine bağlı kalmak, Allah’ın bize vermiş olduğu mantığı refüze etmek olur. Birçok dinlerde ayinler, şarkılar ve danslar eşliğinde oluyor. İbadet her zaman yumuşak ve ahenkli bir ortamlarda yapılıyor. Hz. Mevlana’nın diğer din ve mezhepler tarafından kabul ve tercih edilmesinin, türbesinin de her sene binlerce yabancı tarafından ziyaret edilmesinin bir sebebi olsa gerek. Mevlana Celalettin Rumi başka dinlere düşmanlık gütmez. Kardeşlik besler. Barışı ve kardeşliği, yapılan hataların affedilebileceğini bildirir, kendini boşlukta hissedenlere çağrı yapar. Çocukluğumda büyüklerimden aldığım din korkusu bana bugün hala bazı mantıklı şeyleri yapmama engel olmaktadır. Dini bayram ve törenlerdeki aşırı ciddilik ve suskunluk korkusunu hala yaşarım, Gittiğim teravi namazlarındaki hocaların ulu ulu duruşları, kendi dilimden olmayan emir gibi vaazları bana dini sevmememin dışında, korku vermiştir. İslam dininin katı Cihat’ı. 'Jihad-ul-Akbar' anlamı: en büyük düşmanına, en büyük savaş! Bana Dünyanın sanki sonunu anlatır gibi gelir. Peki, düşman kim oluyor? İslam dininin amacı ne? Dinlerimizi diğer dinlere zoraki kabul ettirmek mi? Tanrı hiç bir zaman kullarına bunu iletmemiştir. Diğer dine ait fertler çok mu iyi?  Cevabım: elbette hayır olacaktır! Onlarında yaptığı çok yönlü hataları ama iyi yönleri de vardır elbette.
Kapitalist, sömürücü güçler tarih boyu vardılar. İnsanların bencil ve çıkarcı duyguları var olduğu ve kontrol altına alamadığımız müddetçe de var olacaklardır. İşte burada din ve insanın bencillik duygularını birbirinden ayırabilmemiz gerekir. 
Toparlarsak, laik devlet diye bir yönetimin olamayacağıdır. Yapmamız gereken şey din korkusunu ilk önce üzerimizden atabilmemizdir. Din ile korkutmak veya korkutulmakla hiç bir şeyin doğru yola çıkacağını kabul etmemiz, mantıksızlık olur. Mesaj açık ve nettir. Dinlerin, her ne olursa olsun, iyi yönlerini alarak yaşama uygulayabilmemizdir. Böylece hem demokrasiyi yakalarız hem de huzur dolu bir dünya ortamını.

En güzel ve barış içinde yaşamak dileklerimle. Kalın sağlıcakla.

Yıldırım Özener 2020