Zonguldak’ta Ereğli ve Alaplı ne yazık ki ikinci sınıf muamele gördü bugüne kadar.
Diğer ilçelerimiz gibi yani!
*
Mesele siyasi partilerin milletvekili aday sıralamasında ikinci sırayı Ereğli – Alaplı’ya vermelerinde değil.
Mesele diğer tüm kamusal ve sosyal yatırımlarda taşıdıkları büyük fırsatlara rağmen sürekli bir ötekileştirme düşüncesi.
*
Veya; 
“Ama belediye başkanı da şöyle şöyle…” denilerek, bu ilçelerin muhalefet partili bir belediye başkanlarına sahip olmasından kaynaklandığını ima eden duygunun dışa vurumu.
Dedik bunu yıllardır!
Yapmayın.
CHP’li Muharrem Akdemir’i saf dışı bırakmaya çalışırken Zonguldak’ı cezalandırmadık mı?
Cezalandırdık.
Zonguldak’ın yıllarını harcadık.
*
Bu süreçte en sakin ve güzel birliktelik Çaycuma’da görülüyor.
İktidar partili milletvekili Sayın Ahmet Çolakoğlu ile CHP’den seçilen Belediye Başkanı Sayın Bülent Kantarcı arasında her ne kadar farklı yorumlar yapılsa da güzel bir senkron olduğunu görüyoruz.
Yine de tam olmasa da demek ki olabiliyor.
Hep kavga etmek zorunda değiliz.
*
Ancak Sayın Bahçeli’nin işaret ettiği gibi il sayısının 100’e çıkarılma düşüncesi ağır basıyor.
Bahçeli’nin; “İl sayısı 100 olan, nüfusu 100 milyona ulaşmış Türkiye” tezinin Ak Parti kanadında da desteklendiğini görüyoruz.
Belki ilk defa Ereğli il olmaya bu kadar yakın.
*
Seçim öncesi bu yönde açıklamalar yapılabilir.
Böylece derdini iktidar partili milletvekillerimize anlatmakta zorlanan Ereğli ve Alaplı’nın kendi başının çaresine bakmasının yolu açılır!
*
Sonuç olarak muhalefet partili belediyeler cezalandırılırken veya talepler ertelenirken aslında o ilçelerimizin tüm seçmenleri cezalandırıldı.
Bunu bir türlü anlayamadık.
Hepimiz kendi küçük tribünlerimize oynamayı tercih ettik.
Öyle değil mi Sayın Saffet Bozkurt?
Öyle değil mi Sayın Fatih Çakır?
Öyle değil mi Sayın Sayın Recep Ocak?
Öyle değil mi Sayın Fazlı Erdoğan?
Öyle değil mi Sayın Ercan Candan?
Öyle değil mi Sayın Faruk Çaturoğlu?
Öyle değil mi Sayın Rahman Demirtürk?
Hayırlı olsun.
*
Ereğli İl olursa yeni temenni şöyle olur
İnşallah Ereğli’mizden sonra Çaycuma’mızın da il olduğu günleri görürüz!


Ekonomi yıkıp geçiyor… 
Çocuklar can çekişiyor!
Tüm siyasi polemiklerin ötesinde acı gerçeğimiz ekonomik tablo.
Toplumun her kesiminde acı tablolar yaşanıyor.
Var olan kısıyor.
Olmayan ne yapacak?
Güle oynaya geçiriyoruz bu yaz günlerini!
Ama Eylül geldi.
Sonrasını göreceğiz.
Gelir seviyesini koruyamayan ne kadar insan, çalışan, esnaf, iş insanı varsa ciddi bir kriz bekliyor.
Ve dar gelirli insanlar.
Çocuk, torun okutacak insanlarımız.
Karşılaştığımız tablolar her konuda tasarrufu zorunlu kılıyor.
Bu yükün altından kalkamayacak olan insanlarımızı ise iflaslar, cinnetler, boşanmalar, kavgalar bekliyor.
En adaletsiz olan ne biliyor musunuz?
Umutlu olmayı, hayal kurmayı öğrettiğimiz, gelecek günlerin çok güzel olacağına inandırmaya çalıştığımız çocuklarımızı kandırıyor olmamız!
Öyle acı tablolarla karşılaşıyoruz ki yeminle bazen lanet okuyoruz!
O nedenle tüm kurumlar, iş insanlarımız, derneklerimiz, belediyelerimiz okul çağındaki çocuklarımız için hazırlasın kendilerini!

İsimsiz “seyyare”ler!
Geçtiğimiz günlerde masamın üzerinde yakasına iliştirilmiş not ile buldum.
Şükran Balekoğlu Yamak’ın İsimsiz “seyyare”ler kitabında yer alan hikayeler hepimizin gerçek hayat hikayelerine dokunan ve bir çırpıda okuyacağınız güzel bir kitap olmuş.
Uzun uzun ağdalı cümlelerle insanı bayan ve okumaktan soğutan pek çok romanın aksine, insanın her yönüyle kendini bulduğu Anadolu’nun saflığından – temiz kalbinden akan cümlelerin hayat bulduğu bir kitap olmuş.
Tebrik ve teşekkür ediyorum.