S.S. Zonguldak İli Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği Başkanı Bayram Cura, Filyos Çayı ve çevresinin tarım arazisi olarak kalması gerektiğini belirterek “Bölge halkının çaresizliğini istismar etmeyin” dedi“

Birlik Başkanı Bayram Cura; “Zonguldak’ın uzun vadede kurtuluşunun ancak tarım arazilerinin değerlendirilmesi ile olacağını belirterek şu ifadeleri kullandı

Zonguldak’ın Ekonomik Durumu

“Öncelikle Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kırsalda nelerin yaşandığını ve mevcut durumun ne olduğunu kısaca bilmemizde yarar var.

Bilindiği gibi Zonguldak Cumhuriyetimizin (TBMM’nin 01.04.1924 tarihli kararı) ilk vilayetidir. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ülkemiz genelinde yoksulluk ve yorgunluk hakimken ilimiz bu anlamda şanslı bir konumdadır.

Kömür üretim bölgesi olması iş gücünün karşılanması ve özellikle kırsaldaki yerleşim birimlerinde yaşamın sürdürülmesine katkıda bulunmuştur. Özellikle madenlerin devleştirilmesinden sonra 1936-40 yıllarında iş gücü yerelden karşılanmayınca, zorunlu çalışma yöntemi uygulanmış, hatta bir dönem askerlik çağına gelen erkeklerin kısmen madenlerde çalışması ve yurtiçi ile yurtdışından gelenlerin çalışması ile iş gücü açığı kapatılmıştır.

1950-60’lı yıllara gelindiğinde, artan nüfusa paralel artan iş gücü kömür ocakları karşılayamaz hale gelirken, yurtdışından (ağırlıklı olarak da Almanya’dan) gelen işçi talebi imdada yetişmiş ve uzun süre istihdam sorunu yaşamamıştır. 1970 ve 80’li yıllara kadar ilimiz kendi içinde ekonomisi düzgün ve yeterli ülke şartlarında kendi yağıyla kavrulmuş, ülke ekonomisinin lokomotifi ve temel sanayisine kömürü ile enerji kaynağı olmuştur.

Tarımsal Kapasite

Bu süreç içinde kırsalda yerleşik maden işçiliğinden sağladığı gelir yeterli olduğundan, bulunduğu yerde sahip olduğu küçük işletmelerde, klasik yöntemlerle kendi ihtiyacını giderebilecek tarımsal faaliyetlerle yetinmiştir. Ancak kasaba ve şehirlere giderken ihtiyacından artan yumurta, yoğurt, sebze gibi ihtiyaç fazlası üretimlerini de semt pazarlarında paraya çevirerek geçimini sağlamıştır. 1990’ların sonuna gelindiğinde, dönemin siyasileri dış güçlerinde etkisi ile madenleri gözden çıkarma kararı almıştır. Madenler kapatılma, taşeronlaştırma sistemiyle küçülmeye ve daralmaya başlayınca artan nüfusa paralel açığa çıkan işgücü, kırsalda barınmayı güçleştirmiş tarımsal işletmeleri küçük, parçalı arazi yapısı nedeniyle ekonomik olmadığından geçimini sağlamak üzere aileleriyle birlikte ülkenin değişik yerlerine göç etmeye başlamışlardır. Zonguldak ilimiz, Karadeniz Bölgesinde TUİK verilerine göre göç veren iller arasında 1. sırada, Türkiye genelinde 13. sıradadır.

Tabiidir ki bu göçe neden sadece kömüre dayalı istihdamın daralması elbette değildir. Kömüre alternatif sürdürülebilir sektör yaratılamamış olması da göçte büyük etkendir. Özel sektöre ait bir iki istisna işletme dışında bölgesel kurulan OSB’lerde ağırlıklı fason üretim yapılmakta ve buralardaki işletmelerin çoğunda iş gücü işsizlik nedeniyle ucuza sağlanmaktadır. Göçün diğer bir nedeni de budur. Diğer yandan ilimiz kömüre dayalı istidam kaynaklı geçmişinden dolayı emekli kentidir. 1991’de Bartın, 1995’de Karabük’ün il olarak ayrılmasından sonra hane halkı gelir düzeyi TUİK verilerine göre yüksek görüldüğünden kalkınma öncelikli bölge kapsamından çıkarılmıştır. İlimiz halen ülke genelinde uygulanmakta olan genel tarımsal desteklerin dışında özel programla desteklenmemektedir. Bu durumda kırsaldan göçün nedenidir. İlimizde sürdürülebilir tarım ve hayvancılığa dayalı işletme sayısı yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla gelinen noktada hızla küçülmekte ve belki de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk il olma özelliğini kaybedecek yerleşim birimi olacaktır.

Bu Olumsuz Gidişi Durdurmak İçin Önerilerimiz;

1–İlimizde kömürden bağımsız alternatif sektörlerin neler olabileceği acilen tespit edilmelidir. Bize göre bu alternatif sektörlerden biri ve önceliği tarım ve hayvancılık olmalıdır. Filyos Vadi Projesi bu anlamada fırsattır. Filyos Çayı’nın ıslahıyla ortaya çıkacak alanlar mutlaka tarıma ve tarıma dayalı sanayiye tahsis edilmelidir. Bölgeden yaşanan göç ve işsizlik bahane edilerek tarım arazileri heba edilmemelidir. Tarımsız kalkınmanın olmayacağını herkesin kabullenmesi gerekir.

Ölümü göstererek sıtmaya razı eder pozisyonuyla yöre halkının çaresizliği istismar edilmektedir. Çaycuma OSB de yapılmak istenen tamda budur.

2-Kırsal alandaki göçün durdurulması ve hatta göçenlerin geriye dönüşünün sağlanması için var olan küçük tarımsal işletmeler sürdürülebilir hale getirilmeli ve yenilerinin kurulması sağlanmalıdır. Bunun için Filyos Vadisi’ne sınır yerleşim birimleri öncelikli olmak üzere Zonguldak ilimiz pilot bölge ilan edilip arazi toplulaştırma uygulamalarına başlanmalıdır. 2014 yılında çıkarılan miras yoluyla tarım arazilerinin parçalanmasını önleyen yasa mutlaka uygulanmalıdır.

3-Filyos Vadisi için özel kalkınma idaresi kurulmalı ve her türlü etkenden uzak çalışması sağlanmalıdır.

4-Tarımsal işletmelerin faaliyetlerine öncülük edecek sürdürülebilir işletmeler yapılacak çalışma neticesinde belirlenerek teşvik edilmeli, bu çerçevede küçük aile işletmelerinin kooperatifler çatısı altında güçlerini birleştirerek faaliyetlerini sürdürmeleri sağlanmalıdır. Dünya bu anlayışla BM’lerin 2012 yılını Kooperatifler yılı, 2013 yılını Küçük Aile İşletmelerini Destekleme yılı olarak ilan etmiştir.

Sonuç Olarak ;

Adı ne olursa olsun mutlaka ilimize özel tüm paydaşların ortak aklıyla belirlenecek ekolojik dengelerin bozulmasına yol açmadan hazırlanacak kalkınma planı acilen hayata geçirilmelidir. İlimizin uzun vadede kurtuluşu bu olacaktır.”