Geçen gittik gördük.
Yayın yaptık.
Ereğli – Alaplı sınırında eski taş ocağının yeri dev bir göle dönüşmüş.
Orayı göle çeviren dere zaman zaman özellikle yağmurlu zamanlarda yükseliyor.
Şimdilerde o gölün kıyısına Erdemir’in cüruf tesisi kuruluyor.
Tesisi kuran da zaten taş ocağını geçmişte işleten isim.
Onun karşı köşede başka bir cüruf tesisi kuruluyor.
Sonuç olarak gölü doldurarak kurutacaklar.
Kurutmasalar bile cüruf atıkları suya karışıp dere ile yaklaşık bir kilometre aşağıda bulunan Alaplı- Ereğli arasındaki o güzelim plaja ulaşacak.
Bu bölgede çok sayıda fındık bahçesi var.
Hızla çölleşen memlekette doğal bir havuz oluşmuş.
İnsanlarımızın, tarım yapanların yararlanması için, balıkların yaşaması için ve hatta turizm için harika bir alan oluşmuş sen gidiyorsun burayı bin bir gerekçe ile talan ediyorsun.
Böyle bir talanın gerekçesi olabilir mi.
Bir damla suyun böylesine değer kazandığı bir dönemde böyle bir barajı kurutmak ancak gerizekalıca bir iş olur.
Bu kentte herkesin bu yanlışa karşı çıkması lazım.
İşte Marmara’yı rehin alan deniz salyası gerçeği.
Zonguldak kıyılarında da görülmeye başlandı.
Çevre mevzuatlarını adamına göre uygular, cebi doldurmaya bakar, kanunları yetersiz bırakır veya tam uygulamazsanız yarın girecek deniz – plaj bulamazsınız.
En trajikomik olanı ne biliyor musunuz?
Böylesi olayları siyasi gözle değerlendirme çabası.
Birilerine yaranma, diğerlerini karalama çabası.
Yazık.
“Filyos Vadisi Dilovası” olmasın derken bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Bu cüruf tesisi meselesiyle bağlayalım.
Bölgeye bu kötülüğü yapanın, o gölü kurutanın, o güzelim plajları kirletenin iki yakası bir araya gelmesin!
Ama ben inanıyorum.
Çok duyarlı bürokratlarımız, gerçekleri görerek çözüm üreten seçilmiş siyasilerimiz bu işi Allah’a bırakmadan hallederler.

O çocuğa ulaştık!
Arkadaşlarımız röportaj yaparken gitar çalan 10 yaşlarındaki Mertcan’ı konuşturmuşlar.
Bir cümle söz, bir bakış yüreklerimize saplandı.
O masum yüzü ve tertemiz kalbiyle, tek hayalinin evine ekmek götürmek olduğunu söylemiş.
Kısa video hem bizlerin hem de Ahmet Hamzaçebi kardeşimizin paylaşımıyla binlerce kişiye ulaştı.
Akşam saatlerinden çocuk için yardımda bulunmak isteyenler aramaya başladı.
Yüzlerce mesaj ve telefon aldık.
Dün Kağan İslamoğlu ve Ali Sencer Arslan arkadaşımız çocuğa, ailesine ulaşıp hikayesini dinlediler.
İçimizdeki vicdanı hatırlatan bu görüntüler için ekip arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Evet ailenin pek çok ihtiyacı var.
Ama böylesi durumlarda kontrolsüz bir yığılma olmaması için emek veren arkadaşlarımızla koordinasyon içinde ailenin ve evladımızın ihtiyaçları doğrultusunda destek olunmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz.
Bu nedenle destek için yazan arayan ve soran tüm okurlarımıza, dostlarımıza tek tek bilgi veriyoruz.
Bu evladımızın eğitim hayatını sağlıklı şekilde sürdürebilmesi için ayrıca elimizden geleni yapacağız.
Video farklı platformlarda yıllar boyu döneceğinden bu güncellemenin dikkate alınmasını önemsiyoruz.

Zonguldak’ı doğru anlatmak!
Eş zamanlı olarak İstanbul ve Ankara’dan gazeteci dostlarımız geldi.
Onlara Zonguldak’ı en doğru şekilde anlatma, anlattırma derdindeyiz.
Özellikle Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Zonguldak programı sonrası özellikle Filyos ve bölgede geleceğe yönelik ekonomi - istihdam periyodunun nasıl ilerleyeceği merak ediliyor.
Bir başka detay da turizm.
İlgili yerlere yönlendirmeye çalışıyoruz.
Zonguldak’ı doğru en doğru şekilde anlatmanın önemine inanıyoruz.

Olaylar- insanlar!
Doğrular kişilerin dediğine göre değişir mi?
Değişmemeli.
Yanlış insanlar da doğruları söyleyebilir.
Hepimizden çok doğru olduğunu sandıklarımız da yanlış şeyleri söyleyebilir.
Mesele doğruyu doğru ve vicdanlı şekilde arama çabamızda saklı.
Bunun için bizlerin doğru olmamız ve doğrunun peşinde olmamız gerekir.

Şiirsel
yakamozda gitsin – gelsin
eteklerinde dövüne dövüne
yüreğini çarpa çarpa
tutunamadan hiçbir kayaya
bırak dalgasını geçsin deniz!