Tamam, enseyi karartmayalım da, peki dünya egemenlerinin teknoloji denen bilinmezlerle dolu sandıktan yarın bir gün neler çıkarıp da hepimizi köle haline getirmeyeceklerinden emin misiniz?

Bu arada, Korona’nın belki bir olumlu etkisi de, bu kısıtlı dönemde bizleri biraz daha okumaya ve düşünmeye mecbur bırakması oldu sanırım.  O nedenle bu yazıda farklı okumalarımın bende yarattığı geleceğe dair karamsar (distopik) etkileşimleri sizlerle paylaşmak istedim.

Bizleri kendisine umutsuzca aşık eden şu lanet kapitalizmin dünyayı getirdiği son durum şöyle: En zengin 26 kişinin serveti diğer 3,8 milyar insanınkiyle eşit. En zengin yüzde 1’in geliri geri kalan yüzde 99’un geliri kadar şu an. Daha kötüsü gelir artışı en zenginlerin lehine gelişiyor. Haliyle teknolojiye de bunlar erişiyor önce.

Yapay zeka ve güdümündeki binlerce robotla milyonlarca işçinin yaptığı işi yapar hale geldiler. İşsiz kalanlara verilecek para da bu süper zenginlere kalıyor böylece. Bildiğimiz zengin fakir ayrımının çok ilerisinde inanılmaz bir uçurum oluşuyor. Öyle ki bir süre sonra gelişen teknolojiye ulaşmak çok az insan için mümkün olabilecek.

Sonunda ne mi olacak?  Teknoloji üstün insanı yaratacak, ya da bir anlamda evrimi hızlandırarak çok küçük bir topluluğun vasıflarını diğerlerinin ulaşamayacağı bir seviyeye taşıyacak.

Genetik bilimi, daha sağlıklı, güçlü ve akıllı bireyler geliştirilecek. Daha zeki, daha iyi kavrayabilen insanlar yaratılacak. Daha iyi gören gözler, daha iyi koku alan burun, daha iyi duyan kulak ve daha iyi öngörülerde bulunan beyin. Bunun sonuçları çok korkutucu değil mi? Korkutucu olan konu, bunun herkesin ulaşabileceği bir şey olmaması. Gerçek bir felaket!

Neler oluyor dünyada?

Bizim vatandaş olarak bileceğimiz şu arkadaşlar, anladığım kadarıyla sizlere de aktarayım.

Teknolojinin seviyesine dair en çarpıcı örneklerden biri de beyin fonksiyonlarının kontrolü konusu. Hani beyin elektrosu dediğimiz EEG tekniği var ya (elektroansefalografi), işte bu konuda bilim adamları müthiş ilerlemeler kaydetmiş. Yakın bir gelecekte beynimizdeki her bir sinir  ucunun hareketini kaydedip işleyebilecek düzeye gelecekler. Bunun anlamı, bir bireyin ne düşündüğünü, hatta gelecek planlarını bile ortaya koyacak bir unsurun varlığı. Bir de bu cihazlar uzaktan da biyoelektriksel akımları ölçebilir hale geldiğinde bu cihazı beyninde taşıyan biri karşısındaki kişinin düşüncelerini okuyabilecek resmen!

Bunun bilim kurgu senaryosuyla ilgisi yok. Çok değil 30 yıl içinde gerçekleşecek şeyler. Bu teknolojilere çok az sayıdaki zengin insan erişebilecek elbette. Fiziği çok daha güçlü, çok daha iyi görebilen, duyabilen, düşünebilen insanlar yaratılmış olacak. Genetik bilimi ve beyin okuma teknolojileri bunu gösteriyor.

Başımıza neler gelecek?

Bir sonraki aşamada gerçekten çok az sayıda süper insanla, onlara göre zavallı durumda kalacak milyonlarca  geri insandan oluşan bir toplum haline gelecek tüm dünya.

Denebilir ki o teknolojiler herkese yaygınlaştırılır. Hayır, hiç öyle değil. Günümüzde bile en iyi eğitimi alanlar maddi durumu en iyi olanlar değil mi? Araya kaynayan birkaç üstün zekalı yoksul çocuğun oranı binde üç beş bile değil. Peki bu duruma isyan ediyor muyuz?  Bunu değiştirelim diyen var mı?  Dolayısıyla böyle gittiği sürece ilerde üstün yapıdaki insanların varlığına da karşı çıkılamayacak, normal karşılanacak.              Her gün 30 bin insanın açlıktan ölmesi nasıl normal karşılanıyorsa, dünyayı arsızca ve insafsızca emen o yüzde birlik kesim biraz daha zenginleşsin diye doğanın yağmalanması nasıl normal karşılanıyorsa...

Ne bizler ne de çaresizce ölümü bekleyen 850 milyon insan, itirazını, isyanını birlikte dile getiremiyorsa, yarın da üstün insanların tahakkümüne karşı çıkılamayacak.

O nedenle, bugün doğanların görebileceği kadar yakın bir gelecekte, süper insanlarla onların kölesi olmaktan kurtulma şansı olmayan milyarlarca aciz insanla dolu bir dünya bizi bekliyor.

Günümüzdeki anlamsız çıkar çatışmaları, din ve ırka dayalı yapay ayrımcılıklar, ülkelerinde tek güç olma heveslisi aymazlar ve bunların sadece hamasetle beslenen zavallı destekçilerinin tek işlevi bu karanlık geleceğe karşı mücadele etme enerjisini zayıflatmaktır, inanın.

Başta enseyi karartmayalım dedik ama eğer dünyayı gerçekten değiştirecek gücü şimdilerde toparlayıp bu azgın kapitalist sistemi ve emrine aldığı bilimi insan ve doğa öncelikli bir kılığa sokamazsak, enselerimizde daha çok boza pişireceklerdir geleceğin egemenleri.

Sonraki yazılarda yeniden Zonguldak’la ilgili konulara dönmek üzere; Ramazan Bayramınızı kutluyor, sağlıkla karşılayacağımız nice bayramlara ulaşmamız umuduyla esenlikler diliyorum.