Kar yağdı.
Her ilde.
Her ilçede benzer tartışmalar var.
Her siyasi kanat bir başka kanadın açığını bulma ve  suçlama derdinde.
Hizmetten sorumlular kendilerinde kusur bulamıyor.
“Daha iyisi yapılabilir” diyenler “Sen falanca partilisin. Sen zaten bana karşısın” gibi aptalca işlerle karşılaşıyor.
Muhtarlar susturuluyor.
Tehdit ediliyor.
Hizmet sorumluluğu olmayanlar ise daha çok oturdukları yerden ahkam kesme derdinde.
Zonguldak ve ilçelerinde karla mücadeleyi kolay zannediyor.
Mahallenin ergen çocukları gibi.
Zonguldak böyle.
Ereğli böyle.
Bu ne ya!
Allah aşkına hem kendinize hem şehre yazık etmeyin!
Biz bıktık, bıktık, bıktık sizin bu gereksiz alınganlıklarınızdan ve abartılı eleştirilerinizden!

Çakan- Alan – Esnaf!
Zeki Çakan Belediye Başkanı iken yine böyle çok yağmış.
Vermiş işçinin eline küreği.
Gazipaşa’nın karını temizletmiş.
Şimdi o kadar işçi yok.
Hadi diyelim ki belediye eksik kaldı.
Caddede daha etkin olabilirlerdi.
Eyvallah!
Ya sen esnaf kardeşim!
Market, pastane, börekçi, manav kardeşim.
Dükkanının önündeki karı temizleyemeyecek kadar mı acizsin!
Belediye ekibi gelmiyor diye temizlemediğin kapının önündeki kara basarak senin dükkanına gelecek vatandaş kime para kazandırıyor!
El insan biraz!

Algı operasyonları!
Türkiye’de her gün başka bir tartışma var.
Zonguldak’ta o paralelde gidiyor.
Siyaset adına bu ülkenin insanlarının düştüğü- düşürüldüğü duruma bakar mısınız?
Eskiden insanlar; “Önce ülkem” ders siyaseti ona göre yapardı.
Şimdi galiba; “Önce ben sonra ülkem”e dönüyor!
Hizmetler yarışacaktı.
Algılar yarışıyor.
Engeller kalkacaktı komplolar yarışıyor.
Kucaklaşma olacaktı nefret yarışıyor.
Medya ve algı çabaları üzerinden devam ettirilen siyaset insanları daha çok kutuplaştırıyor.
Vatandaş olarak belki de en önemli görevimiz.
Sakin kalmak.
Hiçbir siyasi parti veya kişinin söylem ve etkisinde kalmadan doğruyu aramak.

Saklanmak istenen şey nedir?
Pusula Gazetesi’nden Aytaç Öztürk’ün Acılık’ta yaşanan ve savcı olduğu iddia edilen sürücüsünün kaçtığı belirtilen kazayla ilgili gecenin üçünde ifadeye çağrılması bu şehirdeki tüm basın mensuplarına yapılmış bir hakarettir.
Hani müdahil olduğu bir durum varsa bilelim.
Geçen de söyledim.
Kazayı hepimiz yapabiliriz.
Alkollü de olabiliriz.
Başımıza bir iş de gelebilir.
Savcılık diyor ki; 
“Gözaltı değil ifadeye çağrıldı”
Doğrudur.
Cumhuriyet Başsavcımızdan asıl öğrenmek istediğimiz şey su?
Neden?
Kimin hangi şikayeti için?
Ve kayıtlarda araç sahibi olarak kim geçiyor?
Kim kullanıyordu?
Biz bu güzel ülkenin Hakim ve Savcılarına her zaman güveniyoruz.
Saygı duyuyoruz.
Orada devlet sırrı olması gereken bir durum mu vardı?
İnsanların devletine, adaletine, hakimine, savcısına güvenini zedeleyecek işlerden kaçınmak lazım.

Burada bir facia geliyor!
Fatih Sitesi’nden Kozlu Merkeze inen yol sağ taraftaki inşaatın çalışması nedeniyle tek şeride düşürülüp beton bariyerler konulmuş.
Tatlı virajın olduğu yer.
Çift şerit olan rampanın aniden tek şeride düşürülmesi ile adeta huni durumuna sokulan yolda yakındır bir acı haber alırız.
Asıl komedi ne biliyor musunuz?
Tam yolun tek şeride düşüldüğü yerin son tarafında büyükçe bir çukur var.
Oraya girmeyeyim derken beton bariyerlere bindirecek an meselesi.
Sayın Vali buradan geçiyor.
Sayın Emniyet müdürü buradan geçiyor.
Sayın Garnizon komutanı buradan geçiyor.
Sayın Belediye başkanları buradan geçiyor.
Sayın Rektör buradan geçiyor.
Sayın siyasetçiler geçiyor.
Sayın Muhtarlar geçiyor.
Allah aşkına biriniz de çıkıp görmüyor musunuz bu saçmalığı!
Yeminle burada yazarken utanıyoruz.
Bizim daha önemli konuları yazmamış gerekir!
Orası derhal yapılmaz ise canlı yayın yapmaya gideceğim bilginize!

İmamoğlu ve bizimkiler!
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul karla boğuşurken üç saatliğine de olsa İngiliz Büyükelçisi ile her ne kadar planlanmış da olsa yemeğe gitmesi kendisine umut bağlamış kesimleri de hayal kırıklığına uğratmış durumda. İmamoğlu böyle şeyleri arada yapıyor!
O süreçte elbet bir aksama olmamış olabilir ama sen İstanbul’un Belediye başkanıysan ne olursa olsun olman gereken yer ekibinin yanıdır. Yollar kapalıyken pek çok yerde sen öyle kar küreme aracı eskortluğunda balık yemeye gidemezsin.  Mesela Mansur Yavaş neden böyle şeylerle gündeme gelmiyor?
İstanbullu buradan koca bir eksi yazacaktır.
Ancak iktidar kanadındaki bazı siyasetçilerin yaklaşımları kendilerine değil İmamoğlu’na artı yazdıracak cinsten!
Susabilseler İmamoğlu bu kadar gündeme gelemeyecek!
Çünkü İmamoğlu, bu olayın sızdırılacağını ve kendisinin hedef yapılacağını düşünemeyecek kadar aptal olamaz!
Zamanla daha iyi görülür! Ayrıca İmamoğlu'nun balık keyfine kadar konuşulması gereken, sorulması gereken başka işler yok mu? Kimler neleri neleri yedi bu İstanbul'da! Hiç biri İmamoğlu'nun bu davranışını haklı çıkaramaz ama kulların yenilen haklarını da sormayı farz kılar!
Bizimkiler de başka yerlere gidip, ateş başında buluşup, şişeleri deviriyor ama en azından fotoğrafları sızmadığı için çok rahatlar!
Olabilir.
Hayati bir durum olmadıkça Belediye Başkanlarını bir odaya kilitlemek ne kadar doğru?
Önemli olan vatandaşın yolunun açılması, elektriğinin olması, suyunun akması.