Bir
Bizler kovid ölümlerinden bahsediyoruz.
Yazıyoruz.
Moral bozuyoruz.
İşsiz.
Aç.
Muhtaç.
Dar gelirli.
Diyor ki; “Biz zaten yarı aç yarı tok ölüyoruz. Bize ekmekten bahset”
*
İki
Ak Partili Avukat Çağla Dursun, İl Başkanı Zeki Tosun tarafından seçim işlerinden sorumlu il başkan yardımcılığı görevinden alınmış.
Yok efendim şöyle olursa böyle olurmuş da muş muş.
Çocuğuna bot alamadığı için, ‘için için’ ağlayan anne, servis parası bulamadığı için perişan gezen baba diyor ki;
“Bana ne Çağla’nın kara kaşından kara gözünden.
Bana ekmekten bahset. 
Bana bottan bahset.
Bana alamadığım yağ - peynir- yumurtadan, çocuğumun çok sevdiği ve okuldan gelirken kokusunu içine çektiği ama alamadığım köfteden bahset.
Çaresizliğimin gözünden akan yaştan bahset!”
*
Üç
Belediye başkanları asfalt yapmış.
Parke yapmış.
Şan yapmış.
Şöhret yapmış.
Milli ve dini bayramda – seyranda, önemli günlerde mesaj üzerine mesaj yayınlamış.
Billboardlar yakışıklı fotoğraflar ile süslenmiş.
Yol parası olmadığı için yürüyen anne.
Bayat ekmek sırası bekleyen baba.
Elektrik parası ödeyemeyen vatandaş.
Eski işlerini kaybetmiş, sattığını yerine koyamayan esnaf.
Marketlere ezdirilmiş bakkal diyor ki;
“Bu halde iken bayram benim neyime. 
Bana iş, ekmekten bahset.
Ödeyemediğim Bağ-Kur’dan.
Tepesine vurup doya doya kıramadığım soğandan.
O billboardlarda siyasetçilerin süsünden değil, benim çaresizliğimden bahset!”
*
Dört
Gazeteler haber yapmış.
Çaresiz kalmış insanların hikayeleri yer bulamamış.
Sesine kulak verilmeyenler diyor ki;
“Yaz gasteci yaz. Parası çok olanları değil parası olmayanları da yaz”
*
Beş
Bir cemiyet binası varmış.
Ali Veli’den!
Veli de Ali’den almış.
Bir de Atatük’ün Gençliğe Hitabesi yazılı tabela varmış.
Eskidi diye paspas etmişler halkın ayağının altına.
Tümsek varmış bir de İnönü Anıtı’nın dibinde.
Günlerdir bunlar tartışılıyormuş memlekette.
70 yaşlarında olmasına karşın ellerinde nasır, sırtında sepet,  marul- soğan satmaya çalışan teyzem.
İncir- kestane toplayıp parasını üniversite okumaya giden torununa göndermeyi umut  eden babaannem diyor ki;
“Buna da şükür uşağım.
Beyler doysun. 
Allah devletimize zeval vermesin!
Onlar bizden daha iyi bilir.
Ammaaa sen yine de şu çaresizliğimizden bahset”
*
Altı
Filler tepişmiş.
Dinozorlar pislemiş!
Şehrin sırtına kambur olanlar yeni kamburlar yükseltmiş!
Bürokratın zulmü, siyasetçinin keyfiyle yarışmaya girmiş!
Fabrika kurma.
İş kurma.
Zonguldak’ta üretme.
İşsizlere - annelere - babalara- çocuklara umut olma derdinde olan iş insanı-girişimci diyor ki;
“Umudumu kaybettim.
Bizi yazma.
Bizim tuzumuz kuru ama insanlar perişan.
Bu şehrin aç - muhtaç ve sömürülmüş evlatlarını yaz.
Bu şehri laz - kıvırcık diye böle böle çatıştıranları yaz.
Üretmenin – bölüşmenin - ekmeğin - aşın önünde engel olanları yaz”
*
Yedi!
Bu şehrin tüm dertleri bizi geriyor!
Yazdık!
Bugünlük bu kadar yazdık!
Devam edeceğiz!