Ali Bahadır. Zonguldak basın yayın camiasının Ali ağabeyi. Bugün bu ismi ebediyete uğurladık. Zonguldak'ta yaşayan, yaşamış veya bir şekilde Zonguldak ile bağlantısı olmuş birçok kişinin Ali Bahadır ile tanışıklığı, ortak anıları, dile getirebileceği düşünceleri vardır elbet. Bugüne dek Ali Bahadır ile ilgili çeşitli makaleler yazılmıştır, bugünden sonra da yazılacaktır...

Ben bu makalede Ali Bahadır ile olan tanışıklığımdan, aynı mesleki çatı altında edindiğim tecrübelerden yola çıkarak bir iki satır yazmak, o günlerden bahsetmek istedim. 1993-2005 yılları arasındaki televizyon yayıncılığı zamanlarından...

Zonguldak'ta basın yayın camiasının içindeki hemen herkes, Ali Bahadır'ın adını anarken yanına duayen gazeteci sıfatını da eklemeyi ihmal etmez. Zira Ali Bahadır Zonguldak'ın bilinen, tanınan, ömrünün büyük bölümünü bu sektörde tüketmiş gazetecilerinden biridir. Uyanış gazetesinin ve Uyanış matbaasının sahibidir, siyaset ve sendikacılık tecrübeleri de olmuştur ki ben bu kısımları atlayacağım, zira Ali Bahadır hakkında yazılan ve yazılacak birçok makalede bu konularla ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz.

Ben Ali Bahadır ile 1993'te, UTV televizyonunun açılışından birkaç ay sonra tanıştım. O dönemde UTV'nin rakibi konumunda olan FRT (Flamingo Radyo Televizyonu) adlı yerel televizyon kanalında bilgisayar programcısı olarak görev yapıyordum. 1993'ün Ekim ayıydı. Ali Bahadır benimle görüşmek istediğini bana iletmişti. Heyecanla kendisini ziyaret ettim. Benimle çalışmak istediğini söyledi. Henüz 18 yaşında bir genç olarak, böyle bir teklif almak beni gururlandırmıştı.

1 Kasım 1993 tarihinde UTV televizyonunda işe başladım. 1994'te RTÜK'ün kurulması ve radyo, televizyon kuruluşları ile ilgili çeşitli düzenlemeler getirilmesinin ardından, UTV televizyonu adını Kanal Z olarak değiştirdi. Ağustos 1995'e kadar Kanal Z'de çalışmaya devam ettim. Üniversite için Zonguldak'tan ayrılmıştım bu dönemde. Üniversite yıllarımda da yaz aylarında Zonguldak'ta bulunduğum zamanlarda Kanal Z'de bolca vakit geçirir, elimden geldiğince katkı sağlamaya çalışırdım. Üniversite süreci sonrası 2001'de tekrar Zonguldak'a ve tabii ki Kanal Z'ye geri döndüm. 2001-2003 ve 2003-2005 yılları arasında iki dönem daha Kanal Z'de Ali Bahadır ile birlikte çalışma fırsatım oldu.

Bu tecrübeler ışığında Ali Bahadır'ın girişimci, işveren ve yazar yönlerinden bahsetmeye çalışacağım.

1993'te UTV'de oldukça iptidai koşullarda televizyon yayıncılığı yapılmaya çalışılıyordu. Dijital yayıncılığa geçiş için yıllar geçmesi gerekiyordu. Yerel televizyon kanallarının imkânları daha kısıtlı olsa da, ulusal televizyon kanalları için bile çok da üst düzey teknolojik koşullardan söz etmek mümkün değildi bu dönemde.

1993'te bilgisayar programcısı olarak işe alındığımda UTV'nin bir bilgisayarı yoktu. Televizyon yayıncılığı için bilgisayarlar vazgeçilmez unsurların başında gelir. İşe başladığımda, kişisel bilgisayarım da benimle birlikte UTV mesaisine başlamak durumunda kalmıştı.

FRT televizyonundan Burak Taşkın ve Cenk Sucu da benimle birlikte ayrılmıştı ve üçümüz birden, farklı görevlerle UTV'de işe başlamıştık. Başlayalı henüz bir iki gün olmuştu ki; Ali Bahadır bizi yanına çağırdı ve "canlı yayın yapabilir misiniz" diye sordu. Daha önce hiç canlı yayın gerçekleştirilmemişti UTV'de. Bizden önceki personel, mevcut ekipmanla canlı yayın gerçekleştirmenin mümkün olmadığını söylemiş Ali Bahadır'a. Gazetecilik mesleğinde yılların tecrübesine sahip olsa da, televizyon yayıncılığında işin teknik boyutuna hâkim olmayan Bahadır'ın bu cevap karşısında eli kolu bağlı kalmış. Neredeyse işe başlar başlamaz bize sorduğu soruya "evet, yapabiliriz" yanıtı verdiğimiz anda, bizden önceki teknik personelin işine son vermiş ve bize "hafta sonu bir canlı yayın gerçekleştireceğiz" talimatı vermişti.

Tarih 7 Kasım 1993'ü gösterdiğinde, Ali Bahadır'ın UTV'si Zonguldak'ta bir ilki gerçekleştirdi. İlk canlı yerel televizyon yayını. Herhangi bir yerel televizyon kanalı için uydu bağlantısı gerçekleştirmenin, uplink kullanımının ancak ütopik hayaller olduğu ve Türkiye'de internetin henüz varolmadığı bir dönemdi bu. Bu koşullarda, Alp Yener (bilgisayar ve VTR operatörü), Burak Taşkın (teknik yönetmen) ve Cenk Sucu'dan (kameraman) oluşan teknik ekip ile, İdil Ebiri'nin sunuculuğunda, Ali Bahadır'ın UTV televizyonu Zonguldak'ta ilk canlı televizyon yayınını gerçekleştirdi.

Nüfus sayımı nedeniyle sokağa çıkma yasağının olduğu bir gündü 7 Kasım 1993 tarihi. Bu özel günde Ali Bahadır Zonguldak'ta ilk kez, 24 saat yayın yapma kararı almıştı. Filmler, belgeseller, haber ve eğlence programlarından oluşan güzel bir yayın akışına sahiptik o gün. Bir de yarışma yapalım, çekilişle insanlara hediyeler verelim demişti Ali Bahadır. "Bu ünlüyü tanıdınız mı" adlı yarışmamızı gerçekleştirdik. Photoshop programı oldukça ilkel bir versiyonuyla dünyada bir yerlerde var olsa da Türkiye'de pek bilinmediği, "fotoşoplama" denen kavramın varolmadığı yıllarda, Amiga'nın ünlü Deluxe Paint programıyla dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bir fotoğrafını "fotoşoplamış" ve tanınmasını bir miktar zorlaştırmıştım. Yarışmamızın adı ve sorusu da buydu: "Bu ünlüyü tanıdınız mı?"

Yarışmaya üst düzey katılım gerçekleşmişti. Telefonlara yetişemiyordu ekibimiz. Neredeyse tüm şehir o yarışmaya katıldı desem çok da abartmış olmam. Zira o dönemde UTV'nin izlenme oranı ulusal televizyon kanallarıyla yarışır düzeydeydi ki o gün zaten özel bir gündü. Tüm Zonguldak halkı zorunlu olarak eve kapanmış hâlde, tv başındaydı o gün.

Yukarıdaki video, 27 yıl önceki o ilk canlı yayına, yarışmanın çekiliş sonuçlarının açıklandığı programa ait. Ne kadar heyecanlı olduğumuz, görüntülerden anlaşılabiliyordur sanırım. (Videonun son saniyelerinde yayın sonrasını da görebilirsiniz.) Bu özel yayını alnımızın akıyla gerçekleştirmiştik. Bize bu başarıyı elde etme fırsatını sunan ise Ali Bahadır olmuştu.

Aradan zaman geçmiş, 1994'ün Ocak ayına gelmiştik. Ali Bahadır beni Uyanış Gazetesi tesislerinin bulunduğu binadaki ofisine çağırdı ve bana "İstanbul'a git, UTV'de kullanmak üzere iyi bir bilgisayar al ve gel" dedi. Büyük gün gelmişti. UTV'nin ilk bilgisayarını almıştık. 14 Mhz işlemci gücüne, 2 Megabyte belleğe, 160 Megabyte harddiske sahip bir multimedya bilgisayarımız vardı artık. Dönemin güçlü multimedya bilgisayarı Amiga'nın A1200 modeliydi bu bilgisayar. O gün, sıradan bir gün değildi. Zira o bilgisayarla da çeşitli ilkler gerçekleştirildi UTV'de.

UTV ve Kanal Z'de başardıklarımız, sadece ilk canlı yayını gerçekleştirmekten ibaret değildi tabii. Daha neler yapmadık ki! Canlı yayına konuk olan Azerbaycanlı bioenerji uzmanı beklediğimizin çok üzerinde ilgi çekmişti örneğin. O gün Zonguldak'ta ulusal tv kanalları da dahil olmak üzere en yüksek reytingi aldığımızdan şüphemiz yoktu. Fakat program sonrasında (gece saat 11'den sonra) televizyon binasının önünde bioenerjiyle tedavi olmak için, konuğumuzun stüdyodan çıkıp binadan ayrılmasını kuyrukta bekler vaziyette yüzlerce insan göreceğimizi ve binadan dakikalarca çıkamayacağımızı tahmin etmiyorduk!

Herhangi bir konuda Ali Bahadır'ı ikna etmek kolay değildi. Buna rağmen, zaman zaman onu Rambo'yu deri mont almak için Zonguldak'a getirmek gibi çılgın fikirlerimizi uygulamaya bile ikna edebiliyorduk. Bilmeyenlere ve hatırlamayanlara tuhaf gelecektir eminim, ama bunu hatırlayanların yüzlerinde şu an bir tebessüm oluşmuştur bile. Konuyu bilmeyenler ve 27 yıl sonra tekrar izlemek isteyenler aşağıdaki videoya bakabilirler.

Bu reklamı veren firmanın niyeti sadece 1 aylık bir reklam anlaşması yapmaktı. Fakat hazırladığımız ilginç reklam filmi şehirde o kadar ses getirmiş, firmanın satışlarını o kadar artırmıştı ki, reklam için anlaşma süresini tekrar tekrar uzatmışlar ve 1 yıldan uzun süre reklamı devam ettirmişlerdi.

Ali Bahadır siyasi yönü de olan bir gazeteciydi ve bu özelliğini televizyon yayınlarına da yansıtıyordu. Haber bültenlerimizde siyasi haberlere bol bol yer veriyorduk. Zonguldak halkı haber bültenlerimizi ilgiyle takip ediyordu. Zonguldak'ta, yerel televizyonculuğun ilk yıllarında her ne kadar kısıtlı imkânlarla yayın yapıyor olsak da, ulusal televizyon kanalları kadar reyting alıyorduk. Kişisel arşivimde haber bülteni kayıtlarına yer ayırmamıştım ama 20 Ocak 1994 tarihli haber bültenimizden küçük bir kesit bir köşede kalmış. Bu kesitte siyasi haber yok, fakat 1994'ün ekonomisine dair küçük ipuçları mevcut. Ayrıca bu, UTV'nin bilgisayarla henüz tanıştığı günlerden kalan bir video.

Ali Bahadır siyasi bağlantıları güçlü bir gazeteciydi. Zonguldaklı siyasetçilerin, milletvekillerinin, bakanların Ali ağabeyiydi. Sözü dinlenir, önerileri dikkate alınırdı. 1994 Türkiye için siyaseten fazlasıyla çalkantılı bir yıl oluyordu. Ali Bahadır'ın UTV'si haberlerinde ve programlarında siyasete de bolca yer vermekte, Ankara'da olan biteni Zonguldak halkıyla anbean paylaşmaktaydı. Bunu yeterli görmemiş olmalı ki; Ali Bahadır o dönemde UTV'de bir de Günün Yorumu adlı bir program yapmaya, programında siyasete daha fazla ve yoğunlukla değinmeye ihtiyaç duymuştu.

O yıllarda Ali Bahadır'ın Günün Yorumu programlarını izleyenler hatırlayacaktır. Ali Bahadır, o bilinen keskin bakışlarıyla dakikalar boyunca sadece kameraya bakar ve siyasi yorumlarını hiç duraksamadan, takılmadan dile getirirdi. Ekonomi ile ilgili sayısal verilerden bahsederken bile önündeki notlara bakmazdı. Çünkü Ali Bahadır o dönemde bir yerel televizyon kanalında kullanılan ve yüzde yüz Türk, hatta Zonguldak yapımı bir prompter'dan okurdu her şeyi. Tabii Ali Bahadır'ın prompter'dan okuduğu metni yazan başka biri değil, bizzat Ali Bahadır'dı. İptidai koşullarda, kısıtlı maddi imkânlarla televizyon yayıncılığı yapıyor olsak da; böylesi başarılara, ilklere de imza atıyorduk zaman zaman. 1994'te tarafımdan programlanan o ilk prompter yazılımı, daha sonra Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde, birçok yerel televizyon kanalında yıllarca kullanılmıştı. Ama tabii ki başlangıç UTV'de olmuştu.

Daha sonra Ali Bahadır, UTV'de yayımlanan Günün Yorumu programında kullandığı siyasi yorum ve metinleri derleyerek, "nereye!" adı altında kitaplaştırdı ve 1994'te Uyanış Yayınları'ndan basımını yaparak okuyucularla buluşturdu. (Ali Bahadır'ın 2003 tarihli "Yola Dökülen Yıllar" adlı kitabının bir kısmı da yine Kanal Z'deki Günün Yorumu program metinlerinin derlenmesiyle oluşturulmuştur.)

1994'ün ikinci yarısında Kanal Z ismi ve logosuyla yayınlarımıza devam ediyorduk. Televizyon yayıncılığında önemli dönemlerden biriydi o yıl. Kanal 6 televizyonunda Hugo adlı yarışma çocuklar, gençler ve hatta yetişkinler tarafından ilgiyle izleniyor, insanları televizyon başına adeta çiviliyordu. Ali Bahadır'a Hugo benzeri bir televizyon programı yapabileceğimizi söyledik. "Yapın o hâlde" dedi. Bilgisayarımız ve oyunumuz vardı fakat ekran karşısındaki izleyicinin, evdeki sabit telefonunun tuşlarıyla oynayacağı bir bilgisayar oyununda, telefon tuşu sinyallerini bilgisayarın algılayabileceği sinyallere dönüştürecek bir cihaza sahip değildik. O an için bu cihaz sadece ulusal yayın yapan Kanal 6 televizyonunda bulunuyordu ve muhtemelen yurt dışından temin edilmiş bir cihazdı. (Online alışveriş, internet gibi imkânların o yıllarda varolmadığını hatırlayalım.) Kanal Z'nin vericileri ile ilgilenen Musa Aykın (Atmaca) adlı teknik personelimize böyle bir cihaz yapıp yapamayacağını sorduk. Atmaca bize cevap vermedi. Bunun yerine, birkaç gün sonra kendi icadı olan cihazla birlikte gelerek cevap vermeyi tercih etmişti. Vakit kaybetmeden programı başlattık. Zorbay Sucu'nun sunuculuğuyla gerçekleştirilen bu program Zonguldak ve belki de Türk yerel televizyonculuk tarihinin en çok izlenen televizyon programlarından biri olmuştur. Bazı ulusal tv programlarında zaman zaman duyduğumuz ve klişe gibi gelen "telefonlarımız kilitlendi" sözünü gerçek anlamda yaşadığımız anlar olmuştu bu dönemde. Lotus adlı araba yarışı oyununu o dönemde televizyon programı aracılığıyla oynama şansına sadece Zonguldaklı çocuklar sahip olmuştu. Bu fırsatı bize sunan da Ali Bahadır'dı.

1995'te reji düzeyinde dijital yayıncılık için Ali Bahadır'a teklif götürmüştüm fakat o dönemde ekipman maliyetlerinin çok yüksek olması, bu anlamda Türkiye'de bir ilki daha gerçekleştirmemize engel olmuştu. Dijital yayıncılığa 2001'de kısmen, 2003'te ise tamamen geçmiştik. Üstelik hazır sistemler kullanmak yerine, kendi imkânlarımızla oluşturduğumuz sistemlerle, çok daha düşük maliyetle başarmıştık bunu. Yine ilkler arasındaydık fakat ilk olamamıştık bu kez.

Kasım 2001'de Kanal Z internet sitesi yayın hayatına başladı. Internet üzerinden yayın yapan başka haber siteleri de vardı o tarihlerde. Fakat internet üzerinden videolu haber yayını yapabilen yoktu. Biz ise, ana haber bültenlerimizi ve önemli haberleri videolarıyla birlikte takipçilerimize ulaştırıyorduk. Ali Bahadır'ın daktilosuyla yazdığı tüm haberlerin metinlerini bilgisayara aktarmak ve html formuna dönüştürmek, haber videolarını internette yayınlanabilecek bir format ve kaliteye indirgemek o dönemin teknolojik şartlarıyla her gün saatlerimi alıyordu. Yine de o yıllar için oldukça tatmin edici ziyaretçi sayılarına ulaşabiliyor olmak, bu çabanın karşılıksız kalmadığını görmek beni motive ediyordu. Video boyutu ve kalitesini o dönemin internet bağlantı hızlarının yetersizliği nedeniyle düşük tutmak zorunda kalsak da, teknik olarak önemli bir başarıya daha ulaşmıştık. Biz bunu başardıktan sonra, youtube gibi video paylaşım sitelerinin kurulması, her haber sitesinde video barındıran içeriklerin de yer alması için birkaç yıl daha geçmesi gerekecekti.

Kanal Z internet sitesinin 5 Haziran 2002 tarihli ekran görüntüsü. Sağ sütunda önceki günün ana haber bülteninin izlenebileceği link görülüyor. (Maalesef o link artık aktif değil.)

https://web.archive.org/web/20020605173145/http://www.kanalz.com.tr/


Ali Bahadır otoriter bir patrondu. Çalışanlarından beklediği performansı alamadığında memnuniyetsizliğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde, sert ve net bir üslupla dile getirirdi. Ali Bahadır ile çalışan hemen herkesten bu konuda farklı ve ilginç anılar duymanız mümkündür. Ben de bir kısmına yakinen tanık olsam da, bu anekdotlardan birini ilginç bir şekilde yakın zamanda öğrendim. "Düzgün Türkçe kullanın" diye kızıyormuş bazı çalışanlarına. Bir kısım personelin Türkçe kullanımında yetersizliklerini fark etsem de, Ali Bahadır'ın bu konudaki çıkışına birebir tanık olmamıştım. Vaktiyle Ali Bahadır ile çalışan bir kısım gazetecinin ve şu anda o gazetecilerle birlikte yetişen yeni nesil gazeteci adaylarının Türkçe kullanımının ne düzeyde olduğunu görünce Ali Bahadır'ın bu konudaki çıkışına hak vermeden edemiyorum.

Aslına bakarsanız Ali Bahadır'ın bana "şu işi öyle değil böyle yap" dediği veya sesini yükselttiği olmamıştı hiç. Ben de tüm çalışanları gibi, herhangi bir personeliydim. Vaktiyle Ali Bahadır'dan azar işiten ve şu an bu makaleyi burun kıvırarak okuyan eski çalışanları bu konuda bir süre durup düşüneceklerdir eminim. Herkesin olabileceği gibi, Ali Bahadır'ın da kusurlu yönleri de vardı, zaafları, hataları da oldu elbet. Belki bu yazıda o konulara değinmemi bekleyenler de olabilir okuyucular arasında. Takdir edersiniz ki bunun yeri bu makale değildir, olmamalıdır.

Ali Bahadır'ın işveren yönünden bahsederken es geçemeyeceğim bir husus daha var. Maaş ödemeleri. Çalıştığım süre boyunca Ali Bahadır'dan bir kez bile ayın ikisinde maaş aldığımı hatırlamıyorum. Maaşlar ayın ilk günü ve eksiksiz ödenirdi. Ayın ilk günü hafta sonuna denk geliyorsa, maaş ödemesi sonraki hafta başında yapılmaz, önceki haftanın Cuma günü gerçekleştirilirdi. Özel sektörde, özellikle basın yayın sektöründe çalışan birçok kişinin bu paragrafı şaşkınlıkla okuduğunu tahmin ediyorum. Daha önce Ali Bahadır ile çalışanlar bu şaşkınlığı taşımıyordur tabii.

2005'in yaz aylarında, askere gitmeden kısa bir süre önce Kanal Z'den ayrıldım ve meslek hayatımın Ali Bahadır ile kesişen kısmı sona ermiş oldu. Bundan kısa bir süre sonra da Ali Bahadır Kanal Z televizyonunu sattı ve basın yayın hayatının televizyon yayıncılığı kısmını sonlandırdı. Kanal Z el değiştirdikten sonra bu televizyon kanalı ile bir daha iletişim kurma ihtiyacı hissetmedim. Yıllar sonra Ali Bahadır'ın vefat haberini yayınlarken izlediğim Kanal Z'nin, kuruluş tarihini izleyicilerine hatalı yansıtması da insanı üzmüyor değil tabii. (Bu bağlamda; Kanal Z'nin UTV adıyla ilk kez yayına başladığı tarihin 1992 değil, 14 Nisan 1993 olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.)

Askerlik bittikten bir süre sonra Mecaz Bilgisayar Limited Şirketi'ni kurarak ticarete atıldım. Ticaret hayatım devam ederken, bir dönem hobi olarak Pusula Televizyonu için hazırladığım teknoloji ve eğlence içerikli televizyon programları oldu. Bu programların altından Kanal Z tecrübelerim sayesinde kolaylıkla kalktım. Şimdilerde ise Mecaz Ltd. Şti. bünyesindeki Mecaz Hosting departmanımızla, Elmas Televizyonu ve ZHaber'in de aralarında bulunduğu çok sayıda internet sitesinin teknik altyapılarını sağlıyoruz. Bu konudaki tecrübemin temeli de Kanal Z zamanında atılmıştı. UTV ve Kanal Z yıllarımda, Ali Bahadır'ın bana sunduğu fırsatların da katkısıyla geliştirdiğim tecrübelerimin faydasını ticaret hayatımda da gördüm ve görmeye devam ediyorum. Bu anlamda, Ali Bahadır'ın 18 yaşındaki bir gence güvenmesi, yeteneklerini sergileyebileceği bir ortam sunması önemliydi. UTV ve 1994'ten sonraki adıyla Kanal Z televizyonunda benim gibi çok sayıda genç, çeşitli görevler aldılar. Bu insanların bir kısmı meslek hayatlarına hâlâ basın yayın sektöründe devam ediyor. Zonguldak'ta Ali Bahadır ile çalışmamış basın yayın emekçisi az sayıdadır. Onların da tamamına yakınının Ali Bahadır ile iletişimi, geçici de olsa mesaileri ve bilgi alışverişi mutlaka olmuştur. Şehirde basın yayın sektörüne ucundan kıyısından bulaşıp Ali Bahadır ismini hiç duymamış birine rastlamak mümkün değildir.

Ali Bahadır'ın Kanal Z'si çok sayıda ünlüyü ve devlet adamını da stüdyolarında misafir etmişti. Sanatçısından yazarına, gazetecisinden milli sporcusuna, milletvekilinden bakanına, cumhurbaşkanına kadar çok sayıda konuğu Ali Bahadır, Kanal Z stüdyolarında bizzat ağırladı ve programlarına konuk etti. O yıllarda bizim için Rauf Denktaş ile yayın öncesinde şakalaşmak ya da gece saat 3'te Tayfun Talipoğlu ile Kanal Z rejisinde havadan sudan sohbet etmek gibi aktiviteler son derece sıradan olaylar hâline gelmişti. Akşam yayınlanacak ana haber bülteni ile ilgili hazırlıklardan bahsetmek üzere ofisine gittiğimizde, karşısında oturan Bülent Ecevit ile sohbetine tanık olmak olağandı. Ali Bahadır'ın hem basın yayın hem de siyaset camiasındaki tanınırlığı, Kanal Z'nin 90'lı yıllar ve 2000'lerin başlarında son derece popüler bir yerel televizyon kanalı olmasını sağlamıştı.

Ali Bahadır'ın ciddi bir görüntüsü, sert bir mizacı vardı. Program hazırlıklarını yaparken ve programlar esnasında da oldukça ciddi ve sert bir görüntü çizerdi. Buna rağmen kendisi ile ilgili en ilginç anılarımdan biri, bir canlı yayın esnasında girdiği gülme kriziydi. Zonguldak'taki siyasi parti il temsilcilerinin konuk edildiği son derece ciddi bir siyasi programda, konuklardan birinin soyadını telaffuz ettiği sırada, bir anda girdiği gülme krizi dakikalar sürmüştü ve reklam arası vermek durumunda kalmıştık. Kendisiyle ilgili birbirinden ilginç ve unutulması kolay kolay mümkün olmayan iyi kötü yüzlerce anı hatırlıyorum ama tabii ki hepsini burada anlatmam mümkün değil. Tadında bırakmakta fayda var...

Kendisini ebediyete uğurlarken, sayesinde yakaladığımız fırsatlar ve edindiğimiz tecrübeler için Ali Bahadır'a teşekkür etmeliyim. Toprağı bol olsun. Ailesi ve yakınlarının başı sağolsun.