Merhaba değerli okurlarım,

30 Ağustos 1922’de büyük bir zafer kazandık. Cumhuriyetimizin özgürlüğü cephede, 99 yıl önce bugün perçinlendi. 30 Ağustos Zafer Bayramı’mızı kutluyorum!

Nerede O Eski Bayramlar

Benim akranım olanları çocukluğuna, daha büyüklerimi ise gençlik yıllarına götüreceğim biraz. Dini bayramlar için sık sık duyarız bu benzetmeyi, “nerede o eski bayramlar?”

İncivez Mahallesi’nde Jandarma Bandosu toplanırdı. Eline bayrağını alan vatandaş da sokağa dökülürdü. Önde bir top arabası, ardında askerler, Kırıkkale mavzerleriyle uygun adım yürüyen askerler… Onları takip eden askeri bando. Evet, Jandarma kuvveti de o zamanlar “askerdi.”

Her milli bayramın akşamı askeri bando şehir merkezine kadar “fener alayı” yapardı. Bandonun her vuruşuyla vatandaşlar evlerinden çıkar coşkuyla yürürdü. Ben de o yıllarda, çocuk aklımla balkonda bando sesini duymayı bekler, duyunca da sokağa fırlardım…

Bir de o “bayramların” protokol törenleri olurdu. Askeri bando eşliğinde askeri, polisi, öğretmeni, öğrencisi… Hemen hemen herkes yürüyüş yaparak protokolü selamlar; vatandaşlar coşkuyla alkış tutardı, bayrak sallardı.

Tabii yine çocukluk… Devasa arabalar görmek, onları yakından izlemek… Mesela bir keresinde top bağlanmış bir top arabası geçiyordu, polis panzerleri eşliğinde. Zonguldak’ta tank yürüyecek değil ya!

Hatırladığım kadarıyla devlet milli şuura daha çok sahipti. Önemli bir gün olduğu vurgusunu iliklerine kadar hissederdi 7’den 70’e herkes.

Bazı zaferler sonsuza dek kutlanır! Daha coşkulu, herkesin yan yana geldiği günlerde kutlamak dileğiyle…

Vali Tutulmaz’dan Önemli Söylemler

Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz, haftasonu Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti’nin kongresine katıldı, bence zehir zemberek bir konuşma yaptı.

Hoşuma giden ve en önemli noktalarından biri de basından demokrasinin dördüncü ayağı olarak bahsetmesiydi. Şart eki kullanarak bahsetti, eğer öyleyse gibisinden. “Öyleyiz zaten!” denebilir çok rahat. Ancak siyaset bilimciler henüz tam anlamıyla ‘yasama, yürütme ve yargı’ erklerinin yanına basını koyamıyor. Basını, demokrasinin dördüncü ayağı olarak tanımlama çalışmaları devam ediyor.

Batı’da, bu kendini daha da öne çıkarmış durumda. Basın özgürlüğü olsun, basının saygınlığı olsun… Vali Tutulmaz, basın saygınlığına da değindi, yaptığı konuşmada. Basın saygınlığını korumalı diyor, tarafsızlığıyla; kalemini peşkeş çekmeden diyor, biraz anlamları tamamlarsak bu sonuca geliyoruz.

Etik sorunları geçtim, doğruyu anlatma, doğru bilgi verme isteğini olmadan ne özgürlük talep edilebilir, ne de ciddiyet beklenir.

Basının durumunu dillendirmeyeceğim, yıllardır yazılan çizilen ortada. Ne olursa olsun, doğruyu anlatma isteği olmalı. Doğruyu anlatmaya çalıştıkça, bugün olmasa da birgün basın hem istenen saygınlığı kazanacak hem de şartla şurtla değil net olarak demokrasinin tanımındaki yerini alacak, diye düşünüyorum.

Vatandaşa Düşen Görev

Gazeteciler, sokağı dinler; sokağın nabzını tutarak bilgi vermeye çalışır. Bu kulislerle de olur, sıcak asayiş olaylarıyla da. Gündeme oturan can alıcı bir konunun vatandaştaki yansımasıyla da…

Zonguldak’ta yaşadığımız en büyük sorunlardan biri de çoğu vatandaş mikrofondan, kameradan öcü görmüş gibi kaçıyor.

Kaçmayın! Derdinizi de biz dinleyeceğiz, dermanına da biz söyleyeceğiz. Gazeteciler karşınızda değil, yanınızdadır. Sizin fikirlerinizin ve söylemlerinizin aracıyız biz. Konuşmazsanız, fikirleriniz, düşünceleriniz bilinmez. Sustukça da hiçbir şey değişmez.

Hep birlikte ortak akılla, daha iyi bir Zonguldak için konuşmamız lazım. Vali Tutulmaz da basın için konuşurken bu konudan bahsediyor: “Kendi kişisel çıkarlarımızı toplumun çıkarlarının üzerine çıkarmayalım.”

Vali Tutulmaz’ın da değindiği gibi… Herkes gelip geçici, makamdakiler gider, makama başkaları gelir. Biz burada yaşayacağız. Bu şehrin daha da iyi olması için uğraşmalıyız, konuşmalıyız!